[Ame] Koruma

[GM - Naruto]

Namiyo Asai'nin sorusuna mırın kırın etse de konuşmalarının devamı gelmiyor. Asai dışarıdan çağırılınca çıkmak zorunda kalıyor ve Namiyo da Asai'nin emrine uyup içeride kalıyor. Asai en öndeki arabanın üstüne çıkıyor, oradan da arabanın sol tarafına doğru ilerleyip açık hedef olmamaya çalışıyor. İki tane de kunai çekiyor kendini savunmak adına. Sağdan gelen sesleri çok rahatlıkla fark edebiliyor, bunlar sanki ayak sesleri gibi. 2 ayaklı varlıklar. Büyük ihtimal ile 2 ya da 3 kişiler.


Yabuko, Yoshi'yi bırakıp en ortadaki arabanın üstüne atlıyor şemsiyesini sağ tarafa doğru tutuyor ve sağ taraftan gelen sesleri duymaya çalışıyor. Bir iki saniye sonra da duyuyor sesleri. Bir şeyin koşuş sesi olduğunu fark ediyor ama ne olduklarını ayırt edemiyor. Sadece birden fazla olduğunu anlayabiliyor. Belki hayvan, belki de insan? Tüm kervan susmuş endişe ile sizin aldığınız bu tedbiri izliyorlar.


Yuudai 3 shuriken çıkarıyor cebinden. Yabuko'ya sağda bir şeyler olduğunu söyledikten hemen sonra Yabuko'nun yaptığı ani hareketler ve Asai'ye bağırarak emir vermesi sağdan gelen kişilerin fark edildiklerini anlamalarına neden oluyor. Bu yüzden sağ tarafına dikkat kesilmişken, tam da o dikkat ettiğin yerden, ağaçların arasından sana doğru 2 tane kunai uçuyor. Eğer hemen tepki vermezsen biri tam kafana, biri de karnına saplanacak!

[Wakahisa Yuudai]

Her ne olursa olsun, bu görevde ölmeyeceğim. Bu lafları belki de her görevde söylüyorum. Ama hiç bir şeyin kesinliği olmayan bu dünyada bu cümlenin değil, yeteneklerimin beni kurtaracağını biliyorum. Ve ben güçlü olduğuma inanıyorum. Bunun aksini kanıtlayabilecek tek şey ölüm. Kalbim durduktan sonra, anlayacağım ki ben aradığım güce ulaşamadım. Ama eğer karşımdaki ölürse, kimin daha güçlü olduğunu ortaya çıkarmış olurum. Bu döngü böyledir. Çeviklik, kuvvet, zeka ve bunun gibi faktörler kimde daha yüksekse o kişi kurtulur. Panik yapmak, insanın saçma hareketler yapmasını sağlar. Bu bana olmayacak. Gücüme ve zekama güveniyorum. Ben ölmeyeceğim.

Yabuko biraz fazla ses çıkardı. Asai de arabanın üstüne sesli bir şekilde çıkınca bir hata ettiğimi anladım. Sürücünün yanında shurikenlerim ve katanam ile otururken seslenip Asai'ye haber vermesini beklemek yerine yanına normal bir şekilde gidip sessizce söyleseydim, direk peşimizde olduğunu düşündüğüm varlıklar ya da insanlara büyük bir darbe yapabilirdik. Şimdi neler olacak hiç bilmiyorum. Ani bir saldırıya düşmek istemiyorum ama dikkatli olmalıyım. Bizimkilerin elementini öğrenmek, onlarla birlikte saldırı yapıp yapamayacağımı gösterecekti. Örneğin; Raiton kullanan varsa, güzel bir fikrim var. Bu fikri uygulamak için içlerinden birine ihtiyacım var. İkisi de Raiton çıksa, bingo !

"Elementiniz ne, hızlıca söyleyin."

Bu lafları söyledikten sonra, tek yaptığım sağa dikkat kesilmek olmalıydı. Ama sağa dikkat kesildiğim anda, olayların başladığının farkına vardım. İki kunai, biri yukarıya, biri aşağıya doğru geliyor. Ve bunları engellemezsem, ikisi de bana isabet edecek. Güzel bir planım olduğunu düşünüyorum. Zaten bu planı uygulamayı başarırsam diğerleri de beni görecek. Uygulama zamanı.

Elimde katana olduğundan, ve ben katana kullanımında iyi olduğumdan, katanamı elimden bırakmadan ilerleyeceğim. Şu anda en arkadaki arabanın sürücüsünün olduğu açık mekandan öndeki arabanın üstüne hızlıca atlayabilirim, bunu yapacağım da. Ama ben buradan kurtulursam bunun anlamı en arkadaki adamın öleceği olur. Çünkü ben onun yanındayım, ve ben kaçarsam kunailer ona isabet eder. O nedenle tam havaya zıpladığım anda shurikenlerden ikisini yukarıya doğru gelen kunaiye atacağım. Çünkü kafadan veya göğüsten yaralanmak hayati darbeler oluşturabilir. İki shuriken olduğundan büyük ihtimalle o kunai duracak yada yolundan sapacak. Diğer kunaiye de kalan shurikeni fırlatmak biraz şans eseri olacak. Ama en azından denk gelirse onu da engellemiş olacağım. Engellenmezse olabilecek en büyük şey adamın karnına darbe yemesi olacak. İşte burası da katananın devreye girdiği kısım. İki kunainin geliş hızı eşit. Birini durdurabilirsem diğeri de aynı hızda gelecek. O yüzden ilk zıplamada diğer arabaya geçmek adamın hayatını tehlikeye atmak olacak. Bu nedenle de, zamana karşı oynayacağım. Yukarıya zıpladığımda doğal olarak bana isabet edebilecek tek kunai üstteki kunai olacak, ki bu da vücudumun alt kısımlarına anca isabet edebilecek. Onu büyük ihtimalle durdurabileceğime inanıyorum. O kunaiyi durdurabilirsem, havaya zıpladığım için, tekrar aynı yere iniş yapıp alttaki kunai durmazsa katanamı öne savurup alttaki kunaiyi katanamla engellemiş olacağım. Zaten yüksek kalitede bir katanam olduğu için kunai de katanaya zarar vermeyecek diye düşünüyorum. Eğer tüm bunları başarırsam, ben de güvende olacağım, yanımdaki sürücü de güvende olacak.

[Kiichi Asai]

Vakit gelmişti. Rahat araba yolculuğu resmen canlarımızın ortada olduğu bir savaşa dönüşmüştü. Düşmanlarımız görmediğimiz ama varlığını bildiğimiz insanlar. Ağaçların arkasında, çalıların arasında saklanıyorlar. Yanlış bir hamleyi bekliyorlar. En iyi yöntem değil mi zaten? Eğer avantaj sendeyse bekle mutlaka bir açık bulur ve saldırırsın. Ama iki uçlu bir bıçak gibidir bu yöntem. Kendisine yönelmiş olan tarafı kısadır hatta biraz da saydam bir bıçaktır çok gözükmez. Ama daha keskindir. Eğer rakibin şartları kendisine çevirmeyi biliyorsa o bıçağı bir anda kalbine saplanmış halde de bulabilirsin.

Bir yem miydik veya neden üçümüzün de görece açık bir halde olduğunun sebebini bilmiyorum ama ilk kurşun namludan fırlamış ve bizim guruptan birinin üzerine doğru ilerliyor. Bize kalansa sadece onun sorusunu cevaplamak. Bir nevi son istek çağrışımı gibi bir şey. ''Raiton!'' Herkes duymuş olmalıydı artık. Duyması gereken ve gerekmeyen herkes dahil.

Bir şeyler yapmam gerekiyor benim de. Bu durumu lehimize çevirecek joker hamleyi oynamalıyım. İki elimdeki kunai sırası ile karşımda duran ormana doğru fırlatmak mesela bu hamlelerden ilki. Hiç bir amacı olmayan bir hamle ama bununla birlikte bana jutsu uygulamak için hem olası bir koruma hemde ellerimi boşa çıkarma fırsatı veriyordu. İki elimi göğsümün elinde birleştirip sanzengarasu için gereken mühürleri girmeye başlayacaktım. Hepsi tamamlandığında gökyüzünde Amegakure'nin elektrik kablolarının yaşattığı karanlığı kara kanatlar getirecekti. Bunların hedefi ise doğrudan karşı tarafımda uzanan ağaçlar ve çalılardı. Böylece onların keyfini kaçırıp saklandıkları yerden çıkmak için bir sebepleri olmuş olurdu. Zaten fazla kişi olduklarını dair bir ayak sesi de yoktu. Bu yüzden onları ortaya çıkardıktan sonra ortadan kaldırmak çok daha kolay olurdu.

[Yukimura Yabuko]

Beklemeye başlamıştık, benim seslenmemden sonra Asai'de bulunduğu yerden çıktı ve kendine göre hazırlandı. İlk fark eden Yuudai zaten gardını almıştı ve bekliyordu. Ne olduğunu bir süre daha beklememiz gerekecekti belkide ancak şu anki avantajlarını kullanacaklar sanıyorum. Fark edilmeden saldıracak olsalar başımız belada olabilirdi ancak Yuudai sayesinde onları çıkmaya zorlamıştık.

Bu sırada elementimizi sormuştu Yuudai, aklında bir şey var gibi görünüyordu ancak ben elemental bir şey kullanamıyorum. Bunun tersine Asai elektrik üstünde hakim gibi görünüyordu. "Yuudai, kendimi nasıl tanıttığımı biliyorsun." diyerek kendimi karşı tarafın gözünde Asai'nin tersine bilinmez olarak göstermek istiyorum. Yapabileceğim şeyler sınırlı, içeride birinin olduğu kesin...

Bu sırada Asai ne yapıyor diye baktığımda kunailerini hazırlıyor gibi görünüyordu, benim de onlara destek vermem gerekiyordu ancak hiç jutsum olmadığından sağ elime üç adet shiruken alacaktım. Sonra bunları gelişi güzel bir şekilde adamların olası bulundukları yere atacaktım. Nerede olduklarını bilmediğim için yapabileceğim en iyi şey bu olacak gibi gözüküyor. Kişi sayısı da belirsiz olduğu için aynı şekilde aralarına giremem, sadece birden fazla olduğunu biliyorum ve bu pek çok açıdan rahatsız edici bir durum. Göz önüne çıkmalarını sağlamamız gerekmekte...

[GM - Naruto]

Yabuko: Eline 3 tane shuriken alıp sesin geldiği yere rastgele sallıyorsun. Biri ağacın tekine saplanırken, diğer ikisi de ağaçların arasında kayboluyor. Sen shurikenlerin boşa gitti diye düşünürken birden demin shuriken attığın ağaçların arasından bir adam beliriyor. Ya senin yaşında ya da biraz büyük bu adam. Kolunda attığın shurikenin bıraktığı küçük bir yara var. Kızgın bir ifade ile ağaçların arasından olduğun arabanın üstüne zıplıyor hiç beklenmedik bir şekilde. Bu sırada da "HANİ SHINOBİ YOKTU LAN?!" diye bağırıyor. Elinde bir wakizashi var ve bu wakizashi'yi bir hançer tutuyormuş gibi ters tutuyor. Olduğun arabaya ayağını basar basmaz da eğilip hiç beklemeden tam sol bacağının gövden ile birleştiği yere savuruyor bu wakizashiyi.

Asai: İki kunaini, Yabuko'nun shurikenleri ile birlikte sallıyorsun. Tek farkı sen adamların nerede olduğunu kestirmiş durumdasın. Zaten gerçekten de düşündüğün yerden Yabuko'nun üstüne bir adam atlıyor. İster istemez Yabuko'nun üstüne Rambo gibi atlayan adama bakıyorsun. Bu sırada da attığın kunailerden daha havaya zıplamış bir çocuk daha beliriyor. Rambo'nun söylediğine "Neden saldırıyorsun ki Sukejuro-niichan yaa?" diye sitem ederek senin olduğun arabanın üstünde bitiyor hemen. Bu sırada tekniğin için yeni yeni mühürlerini yapmaya başladığından çocuk bunu görüyor ve anında ellerine sert bir darbe vurup "Yok yok, teknik falan kullanmayacaksın tatlım." diyor muzip bir sesle. Sukejuro diye seslendiği adam ne kadar sinirli bir ifadeye sahipse, bu da o kadar yaramaz bir ifadeye sahip. Kaşları çatık ve pis pis gülümsüyor. Sağ kolunu tutup seni kendine doğru çekiyor. Bu sırada da arkana geçip sağ kolunu arkanda büküyor. Diğer kolunu da solundan dolayıp boğazını tutuyor. Bu sırada da oldukça kendine bastırmış durumda seni.

Yuudai: Gelen kunaileri gördükten sonra havaya sıçrayıp elindeki üç shurikenden ikisini üstteki kunaiye atıyorsun. Müdahale ettiğin bu kunai shurikenlerin onu havada vurması ile yolundan sapıyor. Sona kalan shurikeni de alttaki kunaiye atıyorsun. Fakat ne yazık ki vuramıyorsun onu. Shurikeni attığında kunai çoktan yolunu tamamlamış oluyor. Bu yüzden katananı kınından çekip kunai için aşağısına savurman için de çok geç oluyor. Daha demin yanında oturan arabacının kolları, kayışları tutmak için öne doğru olduğundan gövdesinin sağ bölümüne giriyor bu kunai. Canı yanınca doğal olarak bir elini bırakarak kunainin saplandığı yeri tutuyor. Acı ile bağırdığını duyabiliyorsunuz. Yuudai de kendini Yoshi'nin arabasının tepesine atıyor. Şuan katanası elinde, bekliyor. Canı acıyan sürücüye bakıyor şu anda, arkasını dönerse Asai'nin ve Yabuko'nun durumunu görebilir.

Yuudai ve Yabuko imzasından 3 shuriken, Asai de 2 kunai silsin efendim.

!	GM-Naruto yazdı:
	1 gündür Yuudai'nin son paragrafını okuyorum, hala anlamadım. Lütfen daha yalın yazalım planları beyler. Sonra gelip 'ben böyle yapmamıştım ki' demeyin.

[Kiichi Asai]

Zamanın durması. Zamanın içinde durmak zorunda kalmak yada. Havada kalan kunailerin ucundan ve shurikenlerin keskin taraflarından yansıyan güneş ışıklarını özgürce görebiliyorum. Artık onların elime geri dönemeyeceği veya yönlerini değiştiremeyeceğini biliyorum. Bildiğim bir başka şey ise çalıların arasından fırlayan ikili. Bilmiyorum aslında onları. Bize saldırmak üzere olduklarını biliyorum mesela. Ama kim olduklarını bilmiyorum. Şimdi bakınca dilemmanın içerisinde olduğumu biliyorum galiba.

Zaman tekrar ilerlemeye başladığımda ben tüm planlarımla birlikte çakılmıştım. Bir anlık bir umutla el mühürlerini giriyordum ama sapığın teki tam karşımda belirmiş ve kafeslerin kapaklarını yarı açıkken kapatmıştı. Ter bir hamleden kolumdan çekip beni kendisine yaslamıştı. Teslim olmuş gibiydim ve önümde olanları izliyordum. Adamın biri bizim şemsiyeliye saldırmak üzereydi. Bileğimde bir acı, bir baskı hissediyordum ama çok da umurumda değil gibiydi. Bu tabi ki kısa sürmüştü ve diğer eliminde kaptırdığımı fark ettiğimde her şey çok geçti. Vücudumun tüm kontrolü bana tatlım diye hitap eden adamdaydı. Git gide vücudumun ona yaklaştığını hissediyordum. Beni kendisine daha da bastırıyordu. Neden işimi bitirmiyordu acaba? Hem beni şimdi öldürürse bir başkasına daha saldırmak için kolayca ilerleyebilirdi.

Fakat ben o adamı öldürmek istiyordum. Yavaşça erkekliğine biraz daha yaklaştırıyordu beni ve bunun psikolojik baskısını üzerime atılmış bir çapa gibi üstüme doğru geliyordu. Arka tarafta büktüğü elimi oynatabiliyor muyum diye kontrol etmeye çalışıyordum eğer elimin gidebileceği bir yerde ise penisini kapıp beni bırakana kadar sıkacaktım. Bunu başarabilecek durumda değilsem de kalçamı biraz ileri çıkaracak ve onun erkeklik bölgesine denk gelecek şekilde sert bir popo ve kuyruk sokumu karışık bir vuruş yapmaya çalışacaktım. Başarırsam kendimi ona görmek istemeyeceği kabuslar yaşatabilecek bir duruma gelebilirdim. Sonra da ver elini işkence...

[Yukimura Yabuko]

Shirukenlerimi çıkarım saçma gibi attıktan sonra birisi ağaca çarpmıştı diğerleri ise yok olmuştu. Paramı yok ettim gibi görünüyordu. Başta kunailerin geldiği yere atmam gerekirdi belki de derken oradan bir kaç ses geldi gibi duydum ancak adrenalin belki de kulaklarımın uğuldamasına sebep oluyordur kim bilir. Ben hazır bir şekilde beklerken tam olarak benim kafamda birisi çıktı. Benden biraz daha mı büyük yoksa benim yaşlarımda mı belli olmayan bu adam benimle yumruk yumruğa dövüşecekmiş gibi duruyordu. Çok güzel!

Adam velet gibi zırlayarak arabaya atladıktan sonra onu izlerken arkadan bir ses gelmişti. Tam olarak solumdan adamın adını söylemişti birisi, Asai'nin olduğu taraftan geliyordu ses. Ala, takımımın kalanı da Chuunin kendi başlarının çaresine bakabilirler. Adam üzerime doğru gelirken "Sakin ol biraz Suke-chan." diyecektim gülümseyerek. Duydu mu bilinmez ancak biraz sinirlendirmek dikkatini dağıtır belki belli mi olur.

Sukejuro bana hançer gibi tuttuğu kısa kılıcıyla hızlı bir saldırıya başlamıştı, bedenim kendi kendine hareket etmeye başladı bu anda. Sağ ayağımı ileri atıp kendi eksenim etrafında soldan sağa dönecektim, bunu yaparken hem araksına geçmeyi hem saldırısından hızlıca kaçınmayı hemde aldığım momentum ile şemsiyemi kulak altına çınlamalı bir vuruş için kullanacaktım. Belli mi olur, şemsiyeyi bu gün açarız belki.

[Wakahisa Yuudai]

Panikleyip uzun anlattım, ama tamamen doğru anlaşılması çok hoş oldu

İlk kunainin sapışını görmek beni o anda mutlu etmişti. Ancak ikinci kunainin adama saplanışını görmek, beni oldukça sinirlendirmişti. Adamın bağırışını duyduğum anda gözlerimi ona çevirdim, ve adamın gövdesinin sağ kısmına saplanan kunaiyi gördüm. Medikal olarak pek fazla bilgim olmasa da şimdilik hayati tehlike taşımadığını farketmek pek de zor değildi. Tabii yanılıyor da olabilirim. Ama yanılmıyorsam, öncelikle yapmam gereken şey etrafta başka biri olup olmadığını anlamak olacak. Pedo-san'ın arabasının üstüne indiğimde, elimde katana, adamın acıyı hissettiren o umutsuz gözlerine bakakaldım. O kunai bana da saplanabilirdi. Her ne kadar klanım dışındakiler gözümde değerli olmasa da, onların yerine kendimi koyduğumda ölüm denilen yaratığın beni de bir gün yakalayacağını hatırlıyorum. Bu nedenle, o adamın ölmesine izin vermemeliyim. Asai, Yabuko, Namiyo, Kikaku ya da herhangi bir sürücü. İnsanların sorumluluğunu taşımak da benim gözümde bir öğreti değerini taşıyor. Yeni şeyler öğrenerek kendimi geliştirip klanımı dünyaya daha iyi tanıtabileceğim kanısına varıyorsam, o iki kunaiyi yollayan soysuz herif buradan kaçamayacak.

O sırada arkamı döndüm ve düşüncelerimin tersinin varolmasını sağlayan o görüntüleri gördüm. Tahminimce az önce iki kunaiyi atan şerefsizin yanında bir adam daha vardı. Ve işin kötü yanı, ikisi de bizimkilere sorun çıkartıyordu. Elimde katana olabilir, ama bu onlara saldırmam gerektiğini göstermez. Bizimkilerin aptal olduğunu düşünmüyorum. Planımı uygulamadan önce ek bir plan uygulamalıyım. Çok basit, ama çok önemli bir plan. Görüş alanlarını kesip, sadece iki kişi olup olmadığına emin olmak. Sayıları daha fazlaysa, Yabuko ve Asai'ye o ikisini bırakıp önüme çıkacak diğer üyeleri halletmek en mantıklısı diye düşünüyorum. Ne kadar az düşman, o kadar mutlu Yuudai. Katanamı kınına sokup mühürlere başladım.

"Sanzengarasu no Jutsu!"

Onların görüş alanını kapatmak daha fazla düşmanın yakınımıza gelmesini engelleyecek en büyük etken olabilir. Bizim shinobi olmamıza üzülmeleri de, onların shinobi olmadıklarını bir bakıma belirtti diye düşünmüştüm, ancak işler çok farklı olabilir. Yapacağım ilk şey, görüş açılarını Sanzengarasu yardımıyla gelen kargalarla kapattıktan sonra, arabadan aşağıya atlayıp katanamı kınından tekrar çıkarıp kunailerin geldiği çalılığa doğru koşup önüme çıkabilecek ilk tehlikede katanamı kullanarak saldırmak olacak. Oyun başlasın.

[GM - Naruto]

Yuudai: Sanzengarasu uyguluyorsun. Tekniğinden çıkan 50 karga ikiye bölünüp gördüğün iki saldırganın üstüne uçmaya başlıyor. Sen de planladığın gibi katananı çıkartıyorsun ve sağ taraftan atlayıp ağaçların arasına dalıyorsun. Daha demin olduğunuzdan daha loş bir ışık var burada. Körlemesine atlamış olsan da saçma sapan bir durumun içinde bulmuyorsun kendini. Hareketli bir platformdan atladığın için koşu hızını da rahatça ayarlayabiliyorsun. Yani neredeyse at arabaları ile aynı hızda koşarak ilerliyorsun artık. Önüne baktığında da seninle aynı boylarda ama senin kadar zayıf olmayan bir adamın koştuğunu görüyorsun. Üstünde siyah bir pelerin var. Sen oraya atladığında seni rahatlıkla fark etmiş olacak ki kafasını çevirmiş sana bakıyor. Siyah gözleri ile bakışıyorsunuz. Fakat seni pek takmadığı için hemen sola doğru dönüyor bakışları. Senden ve aynı zamanda at arabalarından daha hızlı koşuyor bu çocuk. Belli ki, en öndeki arabanın önüne geçmeyi planıyor, bu yüzden depar atmış durumda. Zaten gerçekten biraz sonra sol tarafa doğru zıplıyor bulduğu bir açıklıktan. Atladığında pelerinin içinde kınındaki katanasının sapını sıkı sıkı tuttuğunu görüyorsun.

Asai: Adam seni kendisine bastırıyor, bu sırada da aşağı tarafını iyice dayıyor arkana. Sağ elini hareket ettiremiyorsun, üstelik iyice büktüğü için kolun acıyor. Sol elin ise serbest. İstediğin gibi popon ile onun kasıklarının arasına sokuyorsun sol elini ve adamın erkekliğini sertçe sıkıyorsun. Sıkman ile adamın boynundaki kolu gevşiyor. Bu sırada da sağ eli ile tuttuğu kolundaki gücü de çok azalıyor, rahatça kaçabiliyorsun adamdan. Sen bırakınca o da bir iki adım geriliyor ve elleri ile kasıklarını tutarak dişlerinin arasından "Seni kaltak!" diyor. Sen arabanın sol tarafına oldukça yakınsın, adam ise arabanın çatısının ortalarında duruyor. Arkanı dönüp düşmanınla göz göze gelmek istiyorsun fakat gördüğün şey kargalar oluyor. Nereden geldiği belli olmayan bir sürü karga daha demin sana saldıran adamın üstüne çullanıyorlar. Bu sırada tam karşından, ikinci bir saldırganı fark ediyorsun. Ağaçların arkasından bir gölge gibi fırlıyor ağaçların ve kınındaki kılıcını çıkarıyor. 2 keskin hareket ile arkadaşına saldıran kargaların bir çoğunu kesiyor havada! Sonra da arabanın üstüne inip zıplamasının verdiği hızla sana omuz atıyor. Arabanın soluna çok yakın olduğun için bu darbe ile aşağı düşüyorsun arabadan. Saldırganın kılıcını kınına tekrar koyduğunu görüyorsun düşerken. Diğer çocuk ise oldukça kızgın bir sesle "BU KARGALAR DA NEREDEN ÇIKTI?" diye bağırıyor. Eğer bir şey yapmazsan sırt üstü yere düşeceksin. Az bir zamanın var.

Yabuko: Sakin olmasını söylüyorsun gülümseyerek. "Sadece baş belasısınız!" diyor Sukejuro da hırlayarak. Sonra da saldırdığı sağ bacağını geri atıyorsun. Sol bacağın yerinde duruyor, sağ ile tam bir eksen dönüyorsun. Sonra da sol bacağın ile adamın arkasına geçiyorsun. Tabi o da boş boş durmuyor. Gözleri ile takip ettiği gibi ayağa kalkıp sol tarafından arkaya dönüyor. Yani tam yüz yüze bakışıyorsunuz tekrardan. Senin momentum ile savurduğun şemsiyen ayağa kalkmış ve sana dönmüş adamın sol beline denk geliyor. Sukejuro da sana döndüğü anda çevik bir hareket ile sağ elinde tuttuğu wakizashisini sol koluna hareketlendiriyor. Sol-alt kolunun iç tarafında hatırı sayılır bir yara açıyor. Sen de vurduğun darbe ile onun dengesini kaybedip bir iki adım sağa doğru adım atmasını sağlıyorsun. Sol eli ile belini tutuyor ve gardını tekrar alıyor. Bu sırada Yuudai'nin kargaları Sukejuro ile buluşuyor! Yuudai yanında tekniğin adını söylediği için kimden geldiğini ve ne olduklarını biliyorsun. Rakibin tamamen çevriliyor ve dikkati tamamen dağılıyor.

Tam o sırada diğer iki adam Asai'yi arabadan itiyorlar. Bundan sonra olanları sadece sen görebiliyorsun. Asai ile dövüşen çocuk kargalardan zar zor kurtulurken arabanın içinden Namiyo'nun sesi geliyor. "Asai-chan iyi misin?" Arabanın perdeleri açılıp kız kafasını çıkardığında seni ve kargalarla uğraşan Sukejuro'yu görüyor. Tabi üstte de onu gören iki kötü adam olduğunu bilmiyor. Asai ile dövüşen adam "Oha! Tamam ben bunu alırım!" dedikten sonra arabanın üstüne neredeyse yatıp Namiyo'yu ensesinden yakalıyor ve bir kedi yavrusu gibi çekerek çıkarıyor kızı dışarıya. Yeni gelen çocuk gözlerini devirerek "Siz abi kardeş gerizekalısınız. Ben gidiyorum ne bok yerseniz yiyin." diyor. Bu sırada da cebinden çıkardığı sis bombasını da senin olduğun arabaya fırlatıyor. Namiyo'yu alan çocuğun "Beni de bekle!" diye bağırdığını duyuyorsun. Namiyo'nun bağırışlarını da... Hareketli bir yerde durduğun ve açık hava olduğu için sis bombası uzun sürmüyor. Tabi o ikisinin kaçması için gerekli zamanı veriyor. Hala kargalar tarafından zarar gören Sukejuro kafasını kolları ile korumaya çalışırken "BENİ NEDEN BIRAKIYORSUNUZ GÖTLER?!" diye bağırıyor. Aranızda çok mesafe yok.


3. saldırganın temsili resmi

[Kiichi Asai]

Koruyucu meleklerim mi belirdi bir anda yoksa ben hayal alemine mi daldım boğazıma uygulanan baskıdan dolayı bayılıp da? Kara kanatlı gagalar beni esir alan adamı teker teker batırıyorlardı iğnelerini. Çinlilerin eski bir idam yönetimini andırıyordu kargaların vuruşları. Lingchi, death by a thousand cuts. Vücuduna giren, tırmalayan keskin pençelerin yaydığı kan duyulabiliyordu bu mesafeden. Sonrada nezaket yoksunu bir şerrrrrrrrefsiz tarafından soylu kuşlar ikiye ayrılmaya başlamıştı. Ben de nasiplenmişti tabiki de payımdan momentumunu alan adam bir de bana bir omuz geçirmişti. Aslında devam etmeden önce nasıl kurtulduğum kısmına kadar geri sarayım biraz.

Götümü sıkabilidiğim kadar sıkmış ve kuyruk sokumumla sert bir şekilde gömmüştüm adamın hayalarına. Boşta kalan sol elimle de yapışmış, geçirmiştim tırnakları erkekliğine. İçimden bir ses ''Bu kadar mı ha senin erkekliğin?'' gibi kinayeli bir şeyler mırıldanmak istiyordu o anda ama boğazımdaki baskıyı azaltınca nefes alırken bir engel olmamasının rahatlığıyla ciğerlerime halay çektiriyordum. Kulağıma doğru fısıldayan bir kaltak sesi gelmişti ama kısa sürmüştü sonrasında ise ona çektireceğim işkenceler için gereken tek şart olan onu görebilme kısmına gelmişti. Ama sonrasını az önce (birkaç satır üstte) anlattığım için biliyorsunuz zaten.

Artık yapmam gereken şey beni kurtaracak atının ismi ''Stronger'' olan ve isminden bir o kadar da zıt görünümlü bir atı olan prensimi beklemekteydi. Ama bu başka evrenlerin bir köşesinde kaldığı için kendi başımaydım bu sefer. Sadece ben ve benim çekiciliğime karşı koyamayan yer çekimi vardı. Beni sırt üstü kendisine doğru çekiyordu. O farkında değildi belki ama benim bedenim öyle bir sarsıntıyı kaldıramıyabilirdi. Kısıtlı saniyelerim vardı bunun farkındaydım. Yapabileceğim şey iki uçlu bir bıçak gibiydi aslında. Ya hiçbir yara almadan kurtulacak ya da yüz üstü girecektim toprağa. Havada süzülen bedenimi yüz üstüne doğru çevirip biraz ayaklarım üstüne düşmeye çalışacaktım, en azından yere düşmeden önce ayaklarımın yere değmesini sağlayabilirdim böylece. Sonra da parkur yapanlar gibi ayaklarımın yere değmesiyle takla yerde yuvarlanacaktım. Böylece bacaklarıma yüklenebilecek ani bir basıncı tüm vücuduma yayabilirdim.