Gayet genişler ve koşmanıza negatif bir etki bırakmıyorlar. 15 saniye sonra bayırı hemen hemen yarılamış bulunuyorsunuz ve kasabanın dışında kalan birkaç çiftlik evinin bulunduğu bir bölgeye yaklaşıyorsunuz. Bir iki katlı olan bu evlere birkaç yüz metre kala gözünüze, evler arasına dağılmış olan pirinç tarlaları çarpıyor. Ay ışığında pirinçlerin ekili olduğu sığ suyun parlaklığını seçebiliyorsunuz. Hemen hemen dizinize gelen bu suyun gizlenmenize büyük bir katkı sağlayacağını düşünüyor ve ilerlemenizi bu suyun içerisinden yapıyorsunuz. Kıyafetleriniz sağolsun, suyun rahatsız edici soğuk ıslaklığını hissetmiyor, sizi yavaşlatacak sürtünmesini de es geçiyorsunuz. Evlere yeteri kadar yaklaştığınızda içinizden biri tek bir hamlede, çatılardan birine sıçrıyor ve etrafı kolaçan etmeye başlıyor. Etrafın güvenli olduğuna kanaat getirince size işaret yapıyor ve evlerin etrafından gizlene gizlene ilerlemeye devam ediyorsunuz.
Evleri aştıktan sonra sizi ufak bir engebe ve birkaç yüz metrelik boş bir bayır karşılıyor. Bu bayırın hemen ilerisinde şehrin parıldayan ışıklarını daha net görmeye başlıyorsunuz. Davetkar bir şekilde göz kırpan ışıklar sizi şehre çağırmakta.

Kasabanın Bayırla Birleşen Kısmı
Bayırın bitmesiyle önünüzde eğreti bir çit beliriyor. Bu çitin boyutu yaklaşık bir metre, insanlardan ziyade yabani hayvanların girmesini engellemek amacıyla kurulduğu belli. Bu çitin ardında tekrar bir iki pirinç tarlası, tarlalar etrafında ise maksimum iki katlı birkaç ev bulunmakta. Evlerin hemen ardında Kawakami Kasabası'nın ara sokakları başlıyor. Ufkunuzda, köyden muhtemelen kilometrelerce uzaklıkta bulunan yüksek tepeleri görebiliyorsunuz. Tepelerin etrafında dolanan bulutlardan fırsat buldukça ortaya çıkan dolunay, yolunuzu hala aydınlatmakta.
Sizi henüz gören kimse yok, zaten etrafta gezen de yok. Zira burası şehrin bayağı bir ters ve tenha tarafı. Bu yüzden gayet güzel bir şekilde gizlisiniz.
Tekrar hatırlatmakta fayda var bu arada, sizin bu kıyafetlerle görülmeniz pek hoş karşılanmayabilir.