gönderen Tobio Hinata tarih 16 Şub 2016, 22:02
Hay böyle işin anasını avradını sikeyim... Tüm bunlardan önce aklıma sokayım. Sen ne diye sinirden köpüren bir adamı, eline avantaj geçmişken dahada tahrik etmeye çalışıp odağını dövüşten çekersin ki? Hani deneyim, nerede dövüş zekası? Normal olarak aptal olsam bile doğuştan olarak sadece bedenim değil zihnimde el verişli idi dövüşe. Anlam veremediğim tek şey, burada yaptığım bu hareketti. Eğer konuşmayı kesip dövüşe odaklansaydım yumruğu yiyen taraf ben değil, karşımdaki elaman olurdu ve belkide dövüş çoktan noktalanmıştı. Öfkeden kuduruyordum. Yumruğun etkisiyle sokağın ortasına kadar sendelemiş ve bir yarım saniye kendime gelmekte zorluk çekmiş, her şey biraz yavaşlamıştı. Kafaya direk bir darbeydi sonuçta. Normal bir insan yese az önceki sümsük gibi bayılmayla bile sonuçlanabilirdi. Burada tek hatalı bendim. Hatalı bir hamle yapıp başarılı olma potansiyeli yüksek bir hamlenin önünü kesmiş olmamın utancı vardı öfkeye nazaran birazda. O kadar yıla, çalışmaya ve yakın dövüşte kazandığım deneyime hakaretti bu yaptığım... Yıllarca sınava çalışıp, sınavdan düşük alan o çocuk gibi, normal hissetmiyordum. Tüm bu sisteme söverken, karşımdaki adamın en azından beni dinleme nezaketi göstermemesine ise bir güzel dert yanıyordum. İnsan bekler, dinler; ne diyor bu lavuk diye; fakat yok anam, bunlar insanlıktan nasibini almamış. Görgü kuralları nedir bilmezler.
Kısa süreli bir git gelin ardından gözlerimi neler döndüğünü görmek için kullanmaya başladığımda lavuğun etrafımda daire çizip, açık aramakla meşgul olduğunu görmüştüm. Ardından ise aniden üzerime doğru koşup kafama doğru oldukça esnek bir şekilde tekme savurmasıyla afalanmış ama bu sefer dikkatimi dağıtmamış olduğumdan bu oldukça esnek ve tehlike kokan tekmeyi yine son anda, iki elimi sağ kulağımın önüne siper ederek durdurabilmiştim. Derin bir iç çekerken, rakibi hafife almanın bedellerini çekiyordum. Siktiğimin kel kafası ne zaman işime yaramıştı ki şimdi işe yarasın.
Rakibim yeni bir hamlenin hazırlığına girişirken pozisyonumu almış, derin bir nefes almamın ardından gözlerimi oldukça keskin bir şekilde rakibime doğru dikmiştim. Öfkesi hâlâ kaynıyordu. Dövüş tarzından ve diğer ufak bir kaç detaydan bu adamın bir shinobi olmadığını kavrayabilmiş idim. Gennosuke'nin sağdan soldan bulup para karşılığı böyle küçük işleri yapmak için kullandığı tiplerden olabileceği aklıma gelen ilk fikirdi ama bundan emin değildim, gözlem yeteneklerimin bana verebileceği her şeyi kafamda tartmama rağmen kesip bir cevap bulamıyordum. Belki sakinliğimi kaybedip, öfkeyle harmanlamış olmamdan belkide gerçekten şu son sıralarda geliştirdiğim gözlem yeteneğimin sınırlarına dayanmış olmamdan bu ve diğeri hakkında alabileceğim bilgi kısıtlıydı. Adam ayağını indirip, üzerime atılmak için tekrardan işe koyulurken, bu sefer bunu yapacağım konusunda kendime inandım öncesinde ve kafamı boşaltıp, kazandığım öfkeyi kendime güç katmak için kullanmaya çalıştım. Eşkıya bozuntusu üzerime doğru atılıp ipleri kaptırmamak için hazırlıklarını sürdürürken bacaklarımı chakra ile kapladım öncesinde. Karşımdaki bir Shinobi değildi ve chakra yoğurmaktan yoksundu. Bunu lehime kullanmazsam, bir aptal olarak yapacağım en büyük aptallığı yapardım.
Rakibim üzerime doğru atıldığı vakit, bende atılacaktım. Üzerine doğru tam potansiyel ani bir kalkış yapacak ve dibine kadar girdiğimde yapacağı hamleye yumruğumla karşılık verecektim. İlk vuran kazanırdı. Temiz ve en sevdiğim dövüş tarzıydı, düz ve basit. Vuran kazanır.

Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.