[Katsuo, Mifune, Sora, Osui] Kaçınılmaz Son

[GM - Naruto]

Osui Miura’dan yediği yumruğun etkisinden yavaşça sıyrılırken gözleri kılıçlarını arıyor. Zaten kılıçları ellerinde olan Osui, bir an kan sebebiyle her şeyi unutmuş olup olamayacağını düşünmeye başlıyor. Bu ihtimalin epey fazla olduğu düşünüldüğünde, Osui elindeki kılıçları birkaç saniyeliğine yere bırakıyor ve ardından Hedoro no Jutsu’sunu yapıyor. Osui ağzından yere çamur kusarken, bu işi olması gerekenden yavaş yapıyor. Zira ağzına gelen çamur tadı onu epey bir cezp etmiş olduğu için, ağzından gelen çamuru dışarı çıkarmak yerine onu çiğnemeyi tercih ediyor. Zaten bu sebeple de jutsusu olması gerekenden daha az bir kısmı kaplamaya yetiyor. Osui hemen önünde, yaklaşık 1,5 metrekarelik bir alanı çamurla kaplıyor ve bununla yetinmek durumunda kalıyor. Hemen ardından da ellerini tekrar kılıçlarına götürüyor ve iki eline de kılıçlarını alıyor.

Osui’nin çamur macerasını yaşadığı sıralarda Katsuo da harekete geçmiş oluyor. Hedefini Sora olara seçen Katsuo eline aldığı iki kunaiden birini ona doğru fırlatıyor ve hemen ardından gücünün verdiği ölçüde hızla yerinden hareket etmeye başlıyor. Kunai hızla Sora’ya doğru hareket ederken, Sora Mifune’ye doğru harekete geçiyor. Kunai Sora’nın omzunu rüzgarı ile yalayıp geçerken, Katsuo’nun da koşusu durmak durumunda kalıyor. Zira Mifune tam bu anlarda elindeki katanasını koşmakta olan Katsuo’ya doğru fırlatıyor. Katsuo Kaidan’ı bozmuş olduğundan ve koşusundan dolayı kendisini tam olarak savunamıyor. Üzerine gelmekte olan katanaya karşı elindeki kunaisini kullanmayı denese de, bu sadece onun hayati bir yara almasına engel oluyor. Katana Katsuo’nun karın boşluğunun sol tarafında bir kesik açarken, Katsuo’nun koşusu da sonlanmış oluyor.

Katsuo’nun koşusu sonlanırken, harekete geçen bir diğer isim Sora oluyor. Ikadzuchi no Kiba’yı bir kez daha hazır ettiğinde hedefindeki kişi yine Miura oluyor. Ancak tıpkı bir önceki seferde olduğu gibi, Miura’nın tam üzerine düşen elektrik akımı Miura’nın bedeninin flulaşmasına sebep oluyor. Kadının yüzündeki şeytani gülümseme varlığını esirgeme gereği bile duymazken, Miura olduğu noktadan hızla Sora’ya doğru harekete geçiyor! Tüm görüntüsü flu olan Miura adeta bir hayalet gibi ve hızla Sora’ya doğru geliyor. Tabi Sora’nın Mifune’nin tam arkasında olduğu da göz önüne alınırsa, Mifune de güvenli bir durumda sayılmaz.

Durum; Osui başlangıç noktasında bulunmakta. Osui’nin yaklaşık 1 metre solunda Sora durmakta. Sora’nın iki metre kadar önünde ise Mifune bulunmakta. Mifune katanasını geri dönüşünü henüz sonlandırmış bir haldedir. Mifune’nin 6 metre önünde ise Katsuo durmakta. Katsuo’nun yarası şu an için hayati bir önem taşımamakta, ancak kanaması bulunmakta. Bu kanama da kısa bir süre sonra sıkıntı doğurabilecek türden. Son olarak Miura hızlı bir ilerleme içinde ve Mifune ile arasında yaklaşık 8 metrelik bir mesafe bulunmakta.

[Izumi Katsuo]

İzleyin youtube.com

Ağlamak istiyordu. Hayatında ilk defa pişmanlık duymuştu. Seçimlerinden ve peşinde olduğu disiplinden dolayı pişmanlık duyuyordu. Belki seçimleri daha iyi olsaydı bunları yaşamayacaktı.

Bir kaplanın pençelerine sahip olmak istiyordu. Öldürmek için yeterli güce sahip değildi. Elindeki bir avuç suyla bunları yapamazdı.

Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Bedeninden akan kanların birer hayal olmasını istiyordu. Tıpkı Miura ile buluştukları zamanki gibi... Fakat bu sefer hiç de öyle gibi durmuyordu. Herkes Miura değildi. Zaten bu dünya üzerindeki kimse onun gibi olamazdı. O eşine rastlanmayan bir mucizeydi. Bu yüzden onu korumalıydı. Eline kan bulaşmasını önlemeli ve bu işi kendi elleriyle halletmeliydi. Ama bunu nasıl yapabilirdi ki? Kendini savunabilmek için eğitim almıştı. Başkasını savunabilmek için hiçbir şey bilmiyordu. Ne yapabilirdi? Hiçbir şey! Hiçbir şey yapamamak ne demekti bilmiyordu. Daha önce böyle bir şey başına gelmemişti. Bir daha gelmesini de istemiyordu. Hatta hiç gelmemiş olmasını diliyordu! İlerleyebilecek gücü kendinde bulamıyordu. Karın boşluğundan akan kanın ellerine bulaşmasıyla daha da feci bir hal aldı. Savaşacak gücü tekrar bulabileceğinden emin değildi. Korkuyordu. Miura'yı koruyamamaktan, ölü bedenini kucaklamaktan korkuyordu. Tanrıçasının ölümünü hayal ettiği an ne istediğini anladı.

Diz çökmek istiyordu. Diz çöküp bağırmak.

Öyle de yapmıştı. Delicesine kükremiş ve yüzündeki bütün gülümsemeyi silmişti. Pes etmek için çok erkendi. Bunca yolu ufacık bir macera için gelmemişti. Hayal dünyasındaki okyanusu bir anlığına bembeyaz bir odaya dönüşmüştü. Artık bildiği hiçbir şey yoktu. Bütün disiplinini tamamen aklından silmişti. Artık buna ihtiyacı olacağını düşünmüyordu. Kükremek onu rahatlatmıştı. Artık bir delinin gözlerine sahip değildi. Bu zamana kadar Miura gibi olmak istemiş olabilirdi. Fakat artık kendi olmanın vaktiydi. Bütün öfkesi ve nefreti gözlerinden okunabiliyordu. Kanlı ellerini rakibinin gözlerinden içeriye sokmak istiyordu. Öldürmek, kan görmek ve daha çok Miura'yla olmak!

Onun ellerini bile tutamadığını hatırladı. Henüz ulaşamamıştı ona. Yüzünü sevememiş, geçmişini öğrenememişti. Kim olduğundan bile habersizdi. Gerçi kim olursa olsun onu sevecekti. O an bildiği tek şey buydu. Gördüğü, duyduğu ve bildiği tek şey Miura'yı sevdiğiydi. Hayatında ilk defa sevmişti ve bu ilkin son bulmasına izin vermeyecekti. Yoluna çıkan herkesi ve her şeyi yok etmeye o an söz verdi. Bu söz hem kendisine, hem de Miura'ya idi.

Gördüğü ilk şey Mifune olmuştu. Bedeninde yara açan kişiyi gördüğüne emindi. Buna nasıl cesaret ettiğini merak ediyordu. Bu dünya üzerine gelmiş geçmiş en yüce insana zarar vermenin cezasını bugün çekecekti. Ölümün Notaları delilikten ibaret değildi. Hatta onlar bu dünya üzerine gelmiş en aklı başında insanlardı. Fakat önünde gördüğü üç kişi asıl deliliğin esiri olanlardı. Çünkü onlar Ölüm ile kafa tutmuşlardı. Ve şimdi duyacakları tek şey...

Yalnız olmadığını biliyordu. Miura da arkada onunla birlikte savaşıyordu. Bunu biliyordu ve en yakındaki rakibine saldırmak istiyordu. Arkadaki iki kişi sorun yaratabilirdi. Tekrar hazırlıksız yakalanmak istemiyordu. Tekrar olması halinde bu sefer asıl deliliğin esiri olan kişi olacaktı. Sürpriz saldırıları önlemek için çantasından bir sis bombası, bir patlayıcı parşömen ve bir kunai çıkaracaktı. Sis bombasını ayaklarının dibine atmadan önce rakiplerin yerlerini aklarına kazıdı. Sis yeterince yayıldıktan sonra kunaiye bağladığı parşömeni Mifune'nin arkasındaki ikilinin tam ortasına fırlattıktan sonra hiç zaman kaybetmeden rakibine doğru koşmaya başladı. Bu sefer tek istediği şey kan dökebilmek için yeterince yakınlaşmaktı. Uzaktan hiçbir şey yapamayacağını biliyordu.

[Midori Sora]

Gerçek nedir? Nelerin gerçek olduğuna kim karar verir? Ben söyleyeyim. Gerçek bir yanılsamadır, bir ilizyon. Gördüklerinize güvenebilir misiniz? Duyduklarınıza inanabilir misiniz? Hissettiklerinizden emin olabilir misiniz? Duyular ve duygular seni yanıltır. Peki gerçek ne ? Seni doğruya ne ulaştırabilir? Gerçeği bilmenin çok çeşitli yolları var.Keşişler yıllarca zihinlerini gerçeği görmek için eğitmeye uğraşıyorlar. Bazıları gerçekten de başarılı oluyor. Bazıları ise kırılmaz bir iradeye sahip oluyorlar. Gerçek olanla olmayanın arasındaki farkı bu irade gösteriyor. Ama benim kullanmaya çalıştığım yöntem hangisi? Saf mantık. Fizik kuralları. Hiç bir şey fizik kurallarına karşı çıkamaz. Kurallar çerçevesinde hareket eder. Kuralları kısa bir süreliğine esnetebilir ama gerçek şudur ki kurallar kaybetmez. Safi mantık sizi gerçeğe götürecek araçtır. Ama bir yöntem daha var. Kuralları büken bir yöntem. Kısa vadede iş görür olsa da uzun vadede hiç bir işe yaramayn yöntem. Gerçek kimin umrunda BEN kendi gerçeğimi yaratırım diyenlerin kullandığı bir yöntem : İnanç. Evet inanmak ,körü körüne inanmak sizi istediğiniz noktaya KISA bir süreliğine taşır. UZUN vadede etkili bir yöntem değildir. Gerçekler kimin umrunda şu anda ? Neyin gerçek olduğunu bilmesem de olur. Düşmanım ve ben varım. Başkalarına bu tabloda yer yok. Peki neye inanmalıyım? Bu lanet cadalozdan gelecek hiç bir şeye inanmamalıyım. O bir genjutsu ustası. Genjutsu kullanıyor o zaman fiziksel gücünün düşük olması gerektiğini söylemek çok da yanlış olmaz. Basit bir yumruğu 3 kişiye kan kusturamaz.

O gerçek değil. Zihnim bile güvenilmez. DÜŞÜNME İNAN! Sorgulamak hayatın gereği. Yaşamak için sorgulamalıyım. Hayır şu an değil. Şimdi olmaz. Alldığım aile eğitimi buna izin veremiyor. Pekala o zaman ben de temkinli olurum. Ondan gelen herşeye gerçekmiş gözüyle yaklaşırım ama aldığım darbelere inanmam! Evet! Tanrılar aşkına EVET, bunu yapabilirim! Bana gelen flu bir cadı ve yere sis bombası atan bir gerzek. Görebiliyor muyum? Hayır. Görmem işe yarar mıydı ? Gerçeklik olmadığına göre hayır. O zaman ne gerek var bu saçmalıklara? Şu gerzek kunai mi atmış? Umrumda mı? Kaidan yapacağım. Evet Kaidan yapacak ve yılların meditasyon taktiklerini kullanarak zihnimi boşaltacağım. Hadi be baba bi kere de öğrettiğin bir şey işime yarasın dövüşlerde. Bir kere de şu çocuğunun yüzü gülsün. Hep kavga hep aksiyon. Azıcık otursam kim ölecek ? Gözlerimi açmama gerek yok. Sesler bana yeter. Odaklanmalıyım. Bir sineğin kanat çırpışının yaratacağı rüzgarın yüzümü yaladığını hissedecek kadar odaklanmalıyım. Başarabilirim. Düşmanlarımı hezimete uğratabilirim.

out: Dün aklımda çok güzel bir kurgu vardı unutmuşum :3 Bu arada çok güzel başlayıp berbat bitiriyor gibi hissediyorum.

[Darai Osui]

İşler istediği gibi gitmemişti Osui'nin. Aslında istediği pek bişey yoktu zaten. Hamlesini yaparken aklında dövüşü yoktu. Sadece ağzına gelen kan tadı onu cezbetmiş ve o da daha fazla iğrençleşmak istemişti. Fakat sonuç hüsrandı. Ortaya çıkartabildiğ, daha doğrusu kusabildiği çamur miktarı her zamankinden çok daha aşağı bir seviyedeydi. Parmağını boğazına sokmak suretiyle kendini herhangi bir jutsu olmadan kusturduğunda bile daha fazla kustuğu zamanlar olmuştu. Bu miktar onun için gerçekten hayal kırıklığıydı. Ama en azından çamur kusmuğunda kan da vardı. Bu onu biraz teselli ediyordu.

Önündeki kanlı çamur oynamak için tam olarak yeterli değildi. eğer oynamak için yeterli olsaydı bizim pislik şinobi eminimki dövüşü bırakıp oynayacaktı fakat yeterli değildi. Bu da dövüşmeye geri döneceği manasına geliyordu. Yine çamurdan kustuğu iki kılıcını eline alıp dövüşmeye devam kararı almıştı. Almıştı fakat biraz geç olmuş gibiydi. Zira her taraf sisti ve bir şey göremiyordu.

Görme duyusuı sis yüzünden epey azalmıştı Osui'nin. Saldırılara karşı açıktı ve ne dostlarını ne düşmanlarını göremiyordu. O da hamlesini sisi dağıtmay yönelik yapacaktı. Hamlesi sisi dağıtmak içindi ama bu, bu hmleyi yaparken eğlenmeyeceği anlamına gelmiyordu. Aksinebu hamlei yaparken o kadar çok eğlenecekti ki dövüşte olduğunu unutabilirdi bile.

Çevresinda yerini bildiği tek şeyden yani çamurdan faydalanacaktı. Kılıçlarıyla dört bir yana yere kustuğu kanlı çamurdan fırlatacaktı seri bir şekilde.

[Kazuko Mifune]

Kafamda düşünceler parlayıveriyordu. Şu an ne yaptığımı bilmiyordum. Nefes mi alıyordum? Yoksa ölüyor muydum? Sanki bir ilizyonun içinde gibiydim. Sebepsiz bir şekilde gülümsüyordum hayata. Rüyamda gördüğüm sarışın kız geldi aklıma. Bana gülümsüyordu, beni sevdiğini söylüyordu hep. Ne yapacağımı bile bilmyiordum, diyebilirim. O adamı yaralamıştım. Fakat şu an üstüme gelen 2 tane shinobiyi karşılamak zorundaydım. Dostlarımın beni koruyacağını düşündüğümden, Miura'yı es geçip Katsuo'ya doğru koşmaya başlayacaktım. Hız sınırımı zorlayarak bir nefes alacaktım, karşımdaki sarı kafanın sonunu görebiliyor gibiydim. Çünkü yakında en büyük darbemi yiyecekti... Tekniğime uygun mesafeyi kat edersem ağzımdan şu laflar çıkacaktı. ''Tsukikage no Mai!'' diye kükreyecektim.

Evet... Adama doğru zikzaklar çizerek, tekniğimin hızıyla ve kendi hızımla birlikte Tsukikage No Mai tekniğimi uygulacaktım ona. Saldırıyı uygularken beni farkedebileceğini düşünmüyordum. Çünkü daha kılıç darbemi durduramayan birisi bu saldırıyı durdurabilirse çok gülünç olabilirdi. Yinede her türlü yanılma olasılığım var, ruhum sanki bedenimden ayrılacak gibiydi. Kalp atışım hızlanmıştı. Yalnızca o güzel kızı düşünüyordum, meleğimi...

[GM - Naruto]

Katsuo aldığı yaranın etkisinden kendini hızla kurtarırken, doğrudan planını uygulamaya koyuyor. Sis bombası patladığı anda yoğun bir sis rakiplerini birkaç saniyelik bir duraksamaya itiyor ve bu Katsuo bu duraksama içerisinde patlayıcı parşömeni kunaisine sarıp fırlatıyor. Kunai havada hızla ilerlerken, Osui çamurları dövmeye başlıyor ve zaten az olan çamur kütlesini iyice azaltarak iyice kullanışsız hale getiriyor. Öte yandan Sora da Kaidan ile kendini gelecek saldırılara hazırlarken, birden Sora ile Osui arasına düşen patlayıcı parşömen patlıyor! Sora sol tarafa, Osui ise sağ tarafa doğru uçarken Mifune saldırısına geçmiş oluyor. Ancak onu durduran Katsuo değil, Miura’nın ta kendisi oluyor! Miura Katsuo’nun hamlesi ile Mifune’ye yönelme kararı almış olacak ki Mifune’nin paralel kılıç hareketine fırsat vermeden karnına attığı bir yumruk ile Mifune’nin ilerlemesini engelliyor. Karnına yediği yumruk ile beraber karşısında Miura’yı gören ve onun flulaşan görüntüsü ile donakalan Mifune, tıpkı az önce Sora ve Osui gibi ağzından kan fışkırtırken, Miura şeytani bir gülümseme ile flu bir şekilde ilk pozisyonuna geri dönüyor.

Sora’nın sağ tarafında, Osui’nin ise sol tarafında ciddi sayılabilecek yanıklar oluşurken, bu kısımdaki kıyafetleri de tamamen yanmış durumda. Dövüş için ise şimdilik tam güçlerinde olmasa da devam edebilecekler gibi görünüyor, ne var ki bir süre sonra yanıkları epey engel olabilecek gibi görünüyor. Mifune ise dövüşe devam edebilecek gibi görünüyor. Son olarak Katsuo’nun yarasındaki kanama artmaya başlıyor ve o da tam gücünü kullanamayacak bir duruma düşüyor.

Durum; Osui başlangıçta bulunduğu noktanın 1 metre kadar sağında, yerde yatmakta. Sora da eski konumundan 1 metre solda yerde yatmakta. Miura ilk durduğu noktada bulunmakta iken, Katsuo Mifune’ye doğru koşmakta ve Mifune ile Katsuo arasındaki mesafe 3 metreye kadar inmiş durumda. Katsuo ve Mifune için yakın dövüş hamleleri artık daha etkili olacaktır.

[Izumi Katsuo]

Bedeninden kanlar akıyordu. Bu onun da öldürülebilir olduğunu gösteriyordu. Kesinlikle öldürülebilir birisiydi. Peki ya hayalleri neydi? Bir tanrı olmak mı? Bir tanrı öldürülmesi mümkün değildi. Ona zarar vermek bir yana, ona dokunmak bile imkansız olmalıydı. Bu hayalleri Katsuo'dan bir hayli uzaktı. Belki de asla var olamayacaktı. Bir an önce akan kanın durmasını istiyordu. Güçsüz ve zararsız hissediyordu kendini. Eğer zarar veremeyecekse onun orada olmasının bir anlamı yoktu. Öldüremezse Miura'yı koruyamazdı. Ona olan aşkını hiçbir zaman dile getiremez, hayatını onla sürdüremezdi. Bu yüzden ölmemeliydi. Akan kanı önemsemeden koşmaya devam edecekti. Öldürene kadar koşacak ve karşısındaki rakibin canını alacaktı. Peki ya sonra? Sonra ne olacaktı? Akan kan durmayacaktı. Her geçen saniye daha da güçsüz düşecek ve onu korumaktan uzaklaşacaktı. Bunun olmasını engelleyemezdi. En azından elimden geleni yapması gerektiğini anladı ve işine devam etti.

Aralarındaki mesafe azalmaya başladığında çantasından iki kunai çıkartacak ve ikisini de rakibinin kalbine fırlatacaktı. Rakibinin yanına geldiğinde ise hemen dizlerinin üstüne çökecek ve rakibine çelme takacaktı. Eğer ilk hamlesi başarılı olmazsa, en azından rakibini yere düşürüp bir şeyler yapabilirdi.

Out: Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Anca bu kadar ve bu zaman yazabildim. Üzgünüm.

[Darai Osui]

Zaten çok az miktarda olan çamurunu etrafa serpiştirerek iyice miktarı azaltıyordu pislik şinobi. Etrafa çamur yağdırmayı güya dumanı geçirmek için yapıyordu ama bu işten zevk almadığını da kesinlikle söyleyemezdi. Etrafa böylesine pislik saçarken çevrede onu durduracak bir anne yoktu zira. Takımdakiler desen onlar da dövüşmekle meşgullerdi. İkisininde bu dövüşü ve görevi Osui'den daha ciddiye aldığı aşikârdı. Hal böyle olunca da Osui'nin kafasına göre samalayıp etrafı ve kendini dilediğince pisletmesi kaçınılmaz olmuştu.

Lakin Osui'nin etrafa çamur sıçratma hareketi bir patlamayla kesilmişti. Ah patlamalar. Osui'nin neydi bu patlamalardan çektiği. Osui resmen patlamayıve alevleri kendi üzerine çekiyordu. Patlamanın yaattığı fiziksel acı bir şey değildi Osui artık ona alışmıştı ama her patlma sonrası aklına gelen dostu ona çok daha büyük bir acı veriyordu.

İhanet. İşte bu yüzden bu kadına saldırıyorlardı. Miura denen bu kadın tıpkı Bakuhatsu'nun Osui'ye ihanet ettiği gibi Kusagakure'ye ihanet etmişti. Bu yüzden bu kadını öldürmek istiyordu pislik şinobi. Bu kadını ve şimdiki durumda sarışın çocuğu da kendi kafasında,Bakuhatsu ile özdeşleştirmişti. Pislik şinobi için, nların ölmesi Osui'nin amacına ulaşması demekti artık. Bu yüzden biraz dha ciddi olacaktı bu noktadan sonra. En azından olmaya çalışacaktı. Olabildiği kadar.Yerden kalkarak kılıçlarını iyice sıkacak ve fırsat blduğu anda neresine denk gelirse kesmek için Miura'nın üstüne atılacaktı.

[GM - Naruto]

Katsuo tüm acısına rağmen yapabildiği kadar hızlı bir saldırıya geçiyor. Mesafenin iyice azalması ile ilerleyişi sırasında eline geçirdiğin iki kunaiyi de Mifune’ye doğru fırlatıyor! Mifune Miura’dan aldığı darbenin etkisi ile hareket etmekte güçlük çekerken Katsuo’nun atmış olduğu kunaileri fark ediyor. Kendini istemsizce, tamamen reflekslerine bırakarak, sağ tarafa doğru bir adım atarak kunailerin ıskalamasını amaçlıyor. Bu amacında kısmen de olsa başarılı oluyor ve kunailerden bir tanesi rüzgarı yaran bir vızıltı ile yanından geçip giderken, bir diğer kunai sol omzu ile boynu arası kalan kısma saplanıveriyor! Ancak Katsuo bununla yetinmiyor ve çelme hareketine geçişi yapıyor! Mifune omzundaki acı ile kendini kötü hissetmeye başlarken bu çelme hamlesi ile tamamen savunmasız hissediyor kendisini! Tüm hayatının sadece birkaç saniyeye bağlı olduğunu anlaması için dahi olmasına gerek kalmıyor tabi.

Bu esnada Osui de kendisini toparlıyor ve kılıçlarını alarak, içindeki büyük hırsı ile saldırıya geçiyor! Miura olduğu yerde öylece beklemekteyken Osui hızlı adımlarla Katsuo ve Mifune’nin yanından geçip gidiyor! İki kılıcını da kullanabileceği en üst seviyede kavrayan Osui Miura’nın üstüne doğru saldırıya geçiyor! Miura bir an için şaşırmış gözler ile Osui’ye baksa da daha sonra yüzündeki o şeytani gülümseme bir kez daha beliriyor ve Osui ne olup bittiği bile anlayamadan Miura önünde flulaşıyor! Sadece bir saniye sonra Osui’nin bir adım ilerisinde flulaşarak beliren Miura Osui’nin karın boşluğuna bir yumruk indiriyor! Daha önce de tatmış olduğu yumruğu bir kez daha tatmış olan Osui, ağzından yüksek miktarda kan kusarken iki kılıcı da yere düşüyor ve Osui de dizlerinin üstüne çöküp kalıyor! Miura’nın sadece bir adım önünde, büyük bir acı içinde, çaresizce… Mifune ile hemen hemen aynı kaderi yaşıyor olması ise hayatın büyük bir şakası olsa gerek.

Sora’da unutulmuş değil tabi… Yer hala acı içinde yatmakta ve kanamaları ile yanıkları kendisini epey sıkıntıya sokacak bir düzeye ulaşıyor. Dövüşmek için limitlerini zorlaması gerektiğinin bilincinde.

Kapalı konu

Kazuko Mifune bu tur ancak çelme hareketinden kaçma üzerine RP'sini yapacaktır, herhangi bir saldırı alamayacaktır. Izumi Katsuo ise bu tur yazmayacaktır. Darai Osui ise ancak kendisini kurtarabilecek durumdadır, bu yüzden Mifune'ye yardım edemez.

Kapalı konu

Kazuko Mifune ve Midori Sora ilk pasiflik uyarısını almıştır.

[Darai Osui]

Pislik şinobi bir an için saldıdığı kadını şaşırtmayı başarabilmişti. En azından bir süre için. Sonrasında ise hain kadın yine Deminki yumruğundan önceki surat ifadesini takılmıştı. Ardından yine geçenkine benzer bir görüntü bozukluğu ve Osui yine yumruğu yemişti az önceki gibi. Hain kadın dövüyordu pislik şinobiyi. yediği yumruktan sonra dizlerinin üzerine çökmjek zorunda kalmıştı kılıçlarını iki yanına düşürüp.

takımındaki diğer kişilerin ise ne halde olduklarını bilmiyordu Osui. Onlara güveniyordu güvenmesine ama güvenmeseydi bile bu halde elinden pek bir şey gelmezdi. Şuan tek yapabileceği kendi üstüne düşwen görevi yapıp bu hain kadını yenmekti.

Bunu yapıp yapamayacağı belli değildi Osui'nin faat deneyecekti. Şuana kadar çok patlama ve hain görmüştü ve hiç birinde ölmemişti. Bu sefer de ölmek gibi bir niyeti yoktu. Ölmeyecekti Osui. Hainler karşısında ölmeyecekti. Özellikle yakalamak istediği haini yakalayana kadar ölmeyecekti.

Bulunduğu durumdan kurtulmak için yapacağı hamle ise ilk aklına gelen ve son derece "Osuice" olan bir hamleydi. Karşısındaki hainin üstüne hatta yapabiliryorsa yüzüne tükürecekti. Ağzından çıkarabildiği en balgamlı ve miktar olarak en büyük tükürüğü tükürecekti. Osui'nin her zaman yaptığı bir şey olduğu için ağzında balgam toplamak onun için çocuk oyuncağıydı. Tükürdükten sonra ise kadını geri doğru iterek kılıçlarınıeline alacaktı. Böylece karşısındaki hain ile dövüşmeye devam edebilirdi.