Kendimi sık sık kafesteki hayvanların yerine koyarım. Bazen tek yaptığım kafesimde oturup dışarıyı izlemek oluyor. Fazla olmasa da kafesin içindeki huzura erişmek istiyor. Ancak dışarıdan bakan garip gözlerin sizden beklentisi... Ve o gözlere karşılık vermediğin ve o ara başka bir şeyin dikkatlerini çekmeleri ile sizden uzaklaşmaları. Çok sık sık yaşıyorum bunu. Kimi zaman rahatsız edenleri parçalamak istiyor tıpkı bir aslan gibi. Kimi zaman ise dizlerinin dibine geçip tüylerimi okşatmak. Hiçbirini yapmama sebebim kafes mi yoksa değil mi emin değilim ancak zaman zaman özgür olmak istediğimi biliyorum. Şimdi yapmam gereken saldırmak mı yoksa kendimi sevdirmek mi karar veremedim. Belki de üçüncü seçenek her zaman en iyi durum olmuştur. Boş bakan gözlerle izlemek.
Gelişen tüm olaylara ara ara göz ucuyla bakınıyor olsam da asıl dikkatim elimdeki yaprak ve gideceğimiz yolu kesmek oluyor. Biran önce şu ufak saçmalıkların sonlanması asıl işimize yönelmemizi sağlayacak. Olaylara istesem de dahil olamak koymuyor bu yüzden. Yemek ve diğer zırvalıklar bitmek üzereyken gözüm demin konuşmaya çalışıp ancak diğer olaylara yönelen kişiye kayıyor. Kafesteki aslanın bir şeyler göstermesini mi umuyor yoksa sadece ufak bir eğlence arayışı mı ? Emin olamadığımı söylemek hoş olacaktır aslında. Elimdeki yaprağı yavaşça gözlerimin önünden bıraktım ve düşmeye başladığı sırada üfleyerek iyice süzülmesini sağlamaya çalıştım. Bu esnada tekrar o kişinin bana doğru geldiği gördüm... Kasumikage idi sanırım. Konuşmaya başladığı sırada ilk gözlerine baktım ve o devam ederken gözlerimi kaçırıp tekrar gideceğimiz yolu kesmeye devam ettim. Ancak kulaklarım onda. ''Sorun değil, adım Raijin'' diye cevapladım tüm dediklerini. Tekrar başka bir şeye yönelmesi ihtimaline karşı kısa kesmek en iyi seçenek. Diğer türlü bütün görev zamanı boyunca böyle devam edebilir. ''Dert etmen gereken bir şey yok, merak etme.'' diye eklemek geldi içimden. Sözlerinden anladığım ve çıkardığım şey aslandan herhangi bir eğlence beklemiyor, en azından öyle gözüküyor. Son cümlemi dedikten sonra gideceğimiz yola doğru en önden ağır adımlarla yürüyorum. Herkes hazırlanmaya devam ederken en önden gidip yolu kolaçan etmek daha iyi olacak.
Yolda ilerledikçe havanın biraz daha ısınması zamanın hızlı geçtiğini çarpıyor yüzüme. En önden yürürken ara ara bir sağa bir sola bakarken bir yandan da anlık olarak işçilerin şarkılarına kulak veriyorum. Bu kadar mutlu olmalarına sebep olacak ne var ki acaba ? Belki de ben çok ciddileştim emin değilim. En azından yapacağım şeylerden çok uzaklaşmış değilim. Ara ara dikkatimi çeken fazla yüksek boylara sahip olmayan çimenlerden bir parça koparıp burnumun dibine getiriyorum. Kokusunu içime çekip tazeliğini hissetmek oldukça güzel bir duygu. Başka şey kokuyor olma ihtimallerini de kaçırmış değilim.