Ben konuşmaya başladığım sırada kızın dikkatini çekmişim gibi görünüyordu, pembe saçımla ilgileniyor gibi görünüyordu; ancak ben shinobi olarak düşünce ve fikirlerimi söylerken kaşlarını çatmıştı. Yabancı olmamdan tiksindiğini ve bu yüzden yanımda durmak istemediğini düşünürken kendi kendine bir soru sormuştu. Yine şaşırmıştım ve şaşkın bakışlarımla ona bakarken sert bir şekilde bana bakmaya başlamıştı. Söylediklerimi anlamıyordu ve anlamakta istemiyordu. Shinobi olarak yaşamak normal bir insandan çok daha farklıydı. Bizim görevlerimiz günlük şeyler yerine daha askeri şeylerdi. Ruhani tarafı da olan görevlerdi, insanlar canlarını kolay kolay ortaya koyamazdı bir amaçları olmalıydı gerçekten güçlenmek ve bir şeyler başarmak için. Buradan şikayet ettiğimi düşünmüştü, ailesinin shinobilerden uzak durması gerektiğini de söylemişti. Bu doğru bir karardı bir aile için, benimle bir daha görüşmemesi gerektiğini söylemişti.
Güleç yüzü bu andan sonra daha da bir sinirli havaya bürünmüştü, onu yolun ortasında tek başına bırakacağımı düşünmüştü; ancak ben bunun tam tersine beni bırakıp gidenin o olacağı düşüncesine odaklamıştım benliğimi. Bir kızı yemeğe davet edip sonra onu tek başına bırakmak gerçekten ayıp olacaktı ancak neredeyse hiç bir zaman sahip olamadığım o garip cesaretle bunu söylemiştim. Sinirli yüzünü benimkine yaklaştırmıştı, ilk defa bir kadınla bu kadar yakın mesafedeydim. Kala kalmıştım öylece. Hemen ardından bana sormuştu, ahmak mı küstah mı olduğumu. Bu soru karşısında şaşkınlığımı gizleyememiştim. Önce gözlerine sonra istemsizce kırmızı dudaklarına bakmıştım. Sonra gözlerinin içine bakarak "Çoğu zaman ahmak birisiyim ancak bir kadını tek başına bırakacak kadar küstah ve ahmak değilim." diyecektim. Sonrasında yüzümü hiç geri çekmeden "Aslında ilk defa bir kızla bir şeyler yemeye gidiyorum, tek başıma yaşadığım için yediğim şeyler genelde ucuz oluyor bildiğin bir yer varsa oraya gidebiliriz. Higuchi-chan." diyecek ve şaşkınlığımı bozup gülümseyecek ve tekrardan önüme dönecektim.
Yürürken kıza kendimi anlatmak istedim, uzun süredir birisiyle konuşmamıştım ve konuşmaya açtım karasız bir şekilde saçlarımla oynarken "Shinobileri anlamak aslında çok basit. Hepimiz köy için bir şeyler yapmak istiyoruz, tabi ikiye hatta üçe yarılıyoruz." derken oynadığım saç tutamını işaret ve baş parmağımın arasına sıkıştırıp üçe bölecektim "Bazılarımız yeteneklerini para için kullanır. Sahip olduğu şeyleri araç gibi görür. Bazılarının kendi ideal ve kompleksleri vardır, en iyi olmak ya da kendi bencil iradeleri. İnsanların acıyı tatması gibi ya da ideal dünyayı oluşturmak için düzeni yıkmak. Bense bunların dışındayım biraz daha, diğer insanları korumak için kendimi öne atmak beni mutlu ediyor. Bunu yapamayacak gücü olan insanların gücü ve aracı olmak bir çocuğu annesini kaybetmesi durumuna düşmemesini sağladığımı düşünüce yaptığım şeyi sevdiğim aklıma geliyor. Bundan mutlu oluyorum. Olduğum şeyden gerçekten mutlu oluyorum." deyip kızın yüzüne bakıp gülecektim "Kim birini koruyabildiği için mutlu olmaz ki?" diyecektim sonrasında geri önüme dönüp "Araştırdığım şey insanları koruduğum kimliğimle ilgili. Bu köyde huzurluca yaşayan insanları nasıl koruyabilecek bir otorite ve güce sahip oldu bu insanlar ve önceden yaşayanlarda eksik neydi?" dedikten sonra gök yüzünü seyrederek biraz soğuk bir şekilde "İshigakureli bir tüccarın oğluyum aslında. Köy dışında koruma o kadar kötüydü ki onlarca kez saldırıya uğradık ailemle. Sonundaysa onların ölümünü izledim. Kardeşim, annem, babam... Ben şanslıydım. Son anda kurtulmuştum, intikam almayı hiç istemedim. Yapabilecek gücüm olsa da bunu istemezdim. Onlar öldü... Geri getirebilecek bir jutsu da yok ne yazık ki... Şimdiyse tek yapabileceğim şey sahip olduklarımı korumak için çabalamak. Sana bir şey sorabilir miyim?" diyecek ve kıza dönüp "Belki biraz ahmak bir insanımdır heheheh" diyecek ve kızın gözlerinin içine bakacaktım bir gülümsemeyle.