[Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Moderatör: Game Master

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 11 Şub 2016, 07:16

Gence hızlıca yaklaşıyorsun ve sen yaklaşırken ağzından çıkan lafların küfür olduğunu da teyid ediyorsun. Gencin yoluna çıktığında, ona fiziksel olarak dokunmadan dikkatini çekebiliyorsun. Sana cevap vermeden veya dediklerini dinlemeden yürüyeceğe benzer bir havası var, zira anında çapraza bir adım atıp seni geçmeye çalışıyor, lâkin para lafını duyunca adımı yarım kalıyor. Suradına bakıyor genç. İnce gözleri tahmin ettiğinden daha keskin, belki de içtiğindendir. "Evet biraz paraya ihtiyacım olabilir..." diyor çatal, içkiyle kirlenmiş sesiyle. Fakat suradında durumu anlamamış bir ifadesi var. Ayık olsaydı muhtemelen laflarını dinlemeyip yoluna devam edecekti, fakat az önce paketlenmiş olması ve kafasının da bir noktaya kadar güzel olmasından mütevellit gencin kısa bir süreliğine dikkatini kazanmış durumdasın. Fakat bunun uzun bir süre böyle kalmayacağının farkındasın.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen Tobio Hinata tarih 11 Şub 2016, 23:37

Kafamın beni yönlendirmesine izin verdim maalesef. Dürüst olmak gerekirse, bu hiç bir zaman iyi sonuçlanmadığı gibi, yarardan çok bana zararı oldu. Yani ne bileyim şu çocuğun peşinden gidersem yine tabuları kıramayacak ve kaderin esnekliğini en ön sıradan izleyecektim. Çocuğa: "Yaktın beni amına koyim." diyecek ve hiddetle savurduğum yumruklar çocuğun kafatasına kalıcı hasar verene kadar devam edecekti. Sonra ben hapishaneyi boylayacak, onlarca Shinobi'nin ölümünden sorumlu olacaktım. Ne güzel dünya değil mi? Yada ne kadar karamsar bir kurgu, sikerim ben böyle kurguyu. Ama birazda öyle, yani ben her kafama uyup bir şey yaptığımda başıma gelenleri şöyle bir anımsıyorumda... Neyse hiç anımsanacak görüntüler değil bunlar. Yani bir girersek soluğu akademi yıllarından alır, genin dönemlerinde devam ettir ve bugünde sonlandırırız sanırım, tch! Niye bu kadar aptalım ben Kami-sama? Fiziksel olarak doğuştan güçlü olmak için, aptal mı olmak gerekiyor?

Soluğu çocuğun yanına aldığımda, sokağın oralardaydık. Hatta içine girmiş, hafif bir karanlık bize eşlik etmeye başlamıştı. Beni fark etmesine rağmen söyleyeceklerimi dinlemek yada kaile almak gibi bir havası yoktu ama ben yinede etki altıma alma çabası ile konuşmaya girip, nitekim başarılı olmuştum. Sarhoş yaşıtım önce durmuş, şöyle bir kaç saniye manalı manalı bakmıştı. Söylediklerimi idrak etme çabasında olduğunu anlayabiliyordum, nitekim anladığını bana sarhoş kafa ile verdiği cevapla da teyit etmiştim. Hafif bir ciddiyetsizlik eşliğinde, sokağın birinde verdiği cevap aniden karşısına çıkan bir ampül kafanın sözlerine verilecek cevap değildi, olmamalıydı. Genç elamanın ilgisini düşündüğümün aksine para konusu çekmişti. Oysa ben başta korumaları dövme kısmına dikkat edeceğini sanıyordum, nitekim onunla iletişime geçmeden önce ağzından çıkanları duyacak bir mesafeye geldiğimde ağzından çıkanların aşırı yaratıcı küfürler olduğunu teyit etmiştim, derdi paraydı. Borcu mu vardı? İçeride gizli kumarhane falan mı vardı? Emin değildim. Belkide hasta bir annesi vardı.

Çocuğun gözlerinin içine bakarken birazcık yanına doğru yaklaştım. Söylediklerimi pek idrak edememiş gibi görünüyordu, anlık olarak kazandığım dikkatini iyi değerlendirmek zorundaydım. Yoksa bu konuşma pek uzun ömürlü olmazdı.
"Şimdi, buralarda sana yardım edebilecek bir arkadaşın var mı? Alacağınız miktar artar böylece, ikiniz bir olacak ve bir adamı kandıracaksınız." dedim. Tepki vermesine fırsat vermeden devam ettim: "Şimdi, eğer bunu yapabileceğine inanıyorsan ve birilerini bulabilecek isen, parayı konuşalım. Yoksa o potansiyel beni oyalama, yoluna git."

Çaresiz bir adam gibi gözükmektense, ondan başka seçeneklerim olduğu görüntüsünü verecektim. Böylece tek seçeneği benim diye düşünmeyecek ve bunu fırsat olarak değerlendirip, Kami-sama'ya içten içe şükran edecekti. Eğer tüm günü birde olumsuzluklara gittiyse, klasik bir senaryonun ortasında hissedebilirdi kendini. Çoğu kitapta olduğu gibi, kahramanın tüm günü olumsuzluklarla geçer sonra çat diye günün sonunda bir adam çıkar, hayatının fırsatını verir. Şuan bu genç bu durumda olmalıydı, olması işime gelirdi.
Resim
Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.

Künye
İsim: Tobio Hinata
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Katon
Seviye: C-rank
Rütbe: Chuunin
Alım Gücü:4 - Orta-Düşük Gelirli/4
Kullanılabilir GP: 45

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 7
Potansiyel: 3
Varlık: 2
Zeka: 2

Eksiklikler/Özürler
-

Ninjutsu
-

Taijutsu
  • Juudaichi Stili, D Rank
  • Juudaichi Stili, C Rank
  • Juudaichi Stili, B Rank
  • Juudaichi Stili, A Rank

Genjutsu
-

Beceri Listesi
Gözlem x3
Juudachi x2

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kullanıcı avatarı
Tobio Hinata
 
Mesajlar: 70
Kayıt: 26 Ara 2015, 10:50

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 12 Şub 2016, 04:39

Laflarını dinlerken genç, kaşları biraz bükülüyor. Sözlerini anlamak için ekstra efor sarfettiğini görüyorsun. Sen göz kontağı kurmaya çalıştıkça, bunu kırıyor ve sağa sola bakıyor, lâkin senin lafın bitince tekrar tüm odağı sana dönüyor; "Ne kadar büyük bir paradan bahsediyorsun? Belki birilerini bulabilirim." Öksürüyor ve derin bir nefes alıyor. Gözlerinin biraz kızarmış olduğunu farkediyorsun. "Ama en azından bir kaç turluk daha Cho-Han oynamama yetmeyecek bir şeyler vermezsen, çekip giderim şimdi."

Herifin bir kumar alışkanlığı olduğunu da kavramış oluyorsun, haliyle. Ayrıca çıktığı restoranın muhtemelen arka odalarının birinde kumar oynatıldığının da.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen Tobio Hinata tarih 14 Şub 2016, 04:13

Bu adamın tam olarak derdi neydi? Düşündüğümün aksine çok mu sarhoştu yoksa ilgisini çekemiyor muydum? Sözlerime başlamam ile birlikte kaşlarını önce bir büzmüş, ardından sinirlerimi hoplatarak tüm göz kontağı kurma çabalarıma ret cevabı vermişti. Anlarsınız ya, bir an içim bu adamın yüzüne sağlam bir yumruk atmak ile dolup taşsada, boşalması taşması gibi hızlı olunca sorun çıkmadı. Adamın yüzüne bir yumruk oturtmak zorunda kalmadım ve adam bayılmadı, başıma iş çıkmadı. Neyse ki bu doğru karardı. Yani sinirime yenik düşüp, sarhoş bir adama yumruk atmak yerine sözlerime sabırla devam etmem. Adam konuşmamın noktalanması ile sonunda olumlu bir tepki verebilmiş ve odağını bende toplayabilmişti. Bir süre o kadar yapamadığım göz kontağını şimdi yapıp hevesimi aldım haliyle. Ardından adamın sözlerime verdiği cevabı dikkatlice dinledim. Parayı merak ediyordu ve en az ne kadar verebileceğimi söylemişti. Cho-han diye bir oyun biliyor musunuz bilmem ama -şahsen ben bilmiyorum, kumarla pek alakam olmadığından ötürü- bu adam bu oyunda bir üç tur daha atacak kadar para istiyordu. Bu vesile ile, bir yandan adamımızın iyi bir eş adayı olmadığını, o restoranda kumar oynatıldığını ve bu adamında kumar şeysinden ötürü atıldığını anlıyoruz. Ufacık bir detaydan, ne kadar çok şey öğrendik değil mi? Biraz daha sohbete devam etsek, adamın dedektif misali tüm hayatını gözler önüne süreceğim, haberiniz yok. Sizler beni ve beynimi çok hafife alıyorsunuz, almayın.

Peh... Şimdi biraz düşünecek olursak, bu adama ne kadar vermeliydim? Para demek yemek demekti ve yemek demek Hinata demekti. Bu bağlamda düşünecek olursak sırf bir görev için, ne kadar ciddi olursa olsun gereğinden fazla para harcamak beni sıkıntıya sokardı. Aç kalmak... İstemiyordum böyle bir şey. Görev arkadaşlarımın benim yüzümden ölmesini ise hiç istemiyordum. Kararsız, iki şey arasında kalmış gibiydim... Ah ah millet iki kadının arasında kalır, biz burada hangi iki şeyin arasında kalıyoruz. Bazen bunları sorgulayıp, canım babamın hakkı rahmetine kavuşurken neden benden başka bir şey istemediğini merak etmiyor değilim. Mesela iyi bir baba ol, çoluk çocuğa karış tarzı bir isteseydi her şey çok farklı olabilirdi. Misal, taş gibi hatun, iki tane aslan parçası çocuk ve onlara büyükbabaları ile alakalı anlatılabilecek onlarca hikaye. Hikayenin sonunda çocuklar uykuya ve bende güzel karımdan alacağım ödülü değerlendirmeye gidiyor olabilirdim. İtirazım yok ama, gerçekler ve hayatlar felsefesini baz aldığımızda, istediğim hayatla yaşadığım hayat arasında çok fark var. Ben babamın isteği ile Shinobi olmuş ve yine babamın ölmeden önce verdiği vasiyet ile Shinobi olmaya devam etmiş biriyim, yani benden ne bekliyorsunuz ki? Elbette normalde Shinobilik yerine klasik bir İshi'li hayatını yaşamayı tercih ederdim. Her akşam güzel yemek, seni sevecek bir kadın... Şimdi keliz, kimse bakmıyor amına koyim. Baksana bu göt bile göz kontağı kurmuyor, gel şimdi dellenme. Sanki sikecez yada ilk görüşte aşk yaşayacağız, adamın girdiği şu hallere baksanıza.


"Hocam şimdi o konuya gelelim. Yaptığın işin kalitesine göre 500 ve 1000 ryo arasında bir para alacaksın. Kabul ettiğin taktirde işi, 500 garanti." dedim. Adamla kurduğum göz kontağını hazır yakalamışken kesmek istemedim ve konuşmaya devam etmediğim o bir kaç saniyelik süreçte sürdürdüm. "Eğer arkadaşınla birlikte adamı kandırmayı başarır, iyi rol keserseniz 1000 ryo cepte olur. Eğer kabul edeceksen, git sağlam, iyi rol kesebilecek bir arkadaş bul ve bu sokağa gel, burada bekleyeceğim seni. On dakikan var en az, en fazla ise on beş dakika beklerim. Elini çabuk tutman gerekecek biraz, zamana karşı oynuyoruz."

Miktarların bu olmasına karar vermiştim o kadar düşünce sonra, biraz abartmış mıyım ne? Aman neyse konunun sonunda isterim ben, derim bu kadar para harcadım görev esnasında verim benim paramı diye. Gerçi o değil, eğer bu elamanlar iyi iş keser ve bu Gennosuke canavarını doğuya yönlendirir, birde onunla savaşır isem benim hayatta kalacağım bir muamma. Kararlarımdan pişman değilim ama bildiğin ölüme gitmek, kendi kişiliğimi biraz sorgulamama sebep oluyor. Nasıl bir insan sınırlarını öğrenmek için bir canavarla dövüşmek ister ki? Sonu ölümle bitme ihtimali yüksek olan bir dövüş hemde. Tuhaf adamız cidden vesselam.
Resim
Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.

Künye
İsim: Tobio Hinata
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Katon
Seviye: C-rank
Rütbe: Chuunin
Alım Gücü:4 - Orta-Düşük Gelirli/4
Kullanılabilir GP: 45

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 7
Potansiyel: 3
Varlık: 2
Zeka: 2

Eksiklikler/Özürler
-

Ninjutsu
-

Taijutsu
  • Juudaichi Stili, D Rank
  • Juudaichi Stili, C Rank
  • Juudaichi Stili, B Rank
  • Juudaichi Stili, A Rank

Genjutsu
-

Beceri Listesi
Gözlem x3
Juudachi x2

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kullanıcı avatarı
Tobio Hinata
 
Mesajlar: 70
Kayıt: 26 Ara 2015, 10:50

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 14 Şub 2016, 09:59

Kapalı konu
Konu boyunca, 500 ryo'yu 3. seviye bir obje gibi kabul edeceğim. Buna göre ödemeni yaptığın zaman alım gücünden düşülecek.

Fakat bu kural sadece bu konu için geçerli. Başka konularda 500 ryo'ya farklı bir değer biçilebilir.


Eleman laflarını dinledikten sonra, onaylarcasına kafasını sallıyor. "Hemen birini getiririm. Sen de parayı hazır et, bak para yoksa iş de yok ha, ona göre." Bu lafları ederken sokağın çıkışına doğru çoktan yürümeye başlamış oluyor. Elemanın sağa dönüp görüşünden çıkmasını izliyorsun ve sağ tarafta, müstakil bir evin verandasına doğru geçiyorsun, gözlerden sakınmak adına. Sırtını evin tahta duvarına verip bekliyorsun öylece. Çok fazla dikkat çekmeyeceğinden eminsin bu arada. Ki zaten bir yerlere kaçmak istersen, sırtını verdiğin evin hemen yanında dar bir ara sokak bulunuyor.

Eleman yokken çevreyi izliyorsun. Kervansaraydan çıkan şişko bir eleman, kervansarayın önünde bulunan at arabasına biniyor ve arabacının yanına oturuyor. Usanmış bir tavırla, "sür" anlamına gelecek bir el hareketi yaptığını görüyorsun. Arabacı da aynı usanmışlık ile atları sürüyor, tıngır mıngır uzaklaşmaya başlıyorlar. Güneşin ufukta kaybolmasıyla beraber kahverengi tonlar kendini siyaha ve gölgeye bırakmaya başlıyor. Çevredeki restoranlar da birer birer müşterilerini uğurlamaya başlıyorlar. Şehir neşesini biraz da olsa kaybediyor her geçen dakika, fakat ayık kalmaya devam ediyor.

10 küsür dakika sonra genç geri dönüyor, yanında 3 numara vurulmuş saçları ve suradındaki saf bakışları ile bir genci daha sürükleyerek. Yeni gelen gencin alnında da bandana niyetine gerilmiş bir kumaş parçası var. Önüne dikiliyorlar, verandanın altında. "Aha bu Kazama. İyi rol keser. Dimi lan?" Kazama tekliyor biraz; "E-evet, iyi rol keserim beybaba! Acımam yani! Sanırım..." İsmini daha bilmediğin genç, Kazama'nın ensesine sertçe tokat atıyor bu laflarına karşılık, suradında da bir tiksinme ifadesi var. Kazama karşılık vermiyor ama biraz öne sendelediğini görüyorsun. Bu sırada da bandanası yere düşüyor.

Bu olaylar önünde olurken ise, senin ilgin başka bir yerde. Sokağın girişinde, yani sizden 30-35 metre kadar ilerde, 3 figür görüyorsun. Siyah cübbeleri ile, sokağın ortasından yürümekteler. Üçü de iri duruşlu, fakat ortadaki eleman diğerlerinden daha yapılı, bunu cübbeye rağmen farkedebiliyorsun. Bir şeylerin ters gittiği hissi kapılıyor birden, soğuk bir ağrı giriyor karnına. İlginç bir aura hissediyorsun. Daha dikkatli baktığında ise, ortadaki elemanın Noguchi olduğunu farkediyorsun. Nefretle yanan gözleri, kervansaraya doğru bakıyor.

Elemanlar yolun ortasından yürümeye devam ediyorlar, aceleci değiller, hatta çevreye bakınıyorlar, muhtemelen bir devriye ekibinin buralarda olmadığını teyit etmek amacıyla. 30 metre kadar ilerindeler senin. Daha gelmesine 45 dakika olmasına rağmen, neden burada olduğuna dair hiç bir fikrin yok.

Noguchi'yi sokağa girdiği gibi farketmenin sebebinin ise kendi gözlem yeteneklerinin az da olsa keskin olmasından kaynaklandığının farkındasın. Az da olsa gözlem üzerine çalışmamış olsan, belki de yanından geçerken farkedecektin.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen Tobio Hinata tarih 14 Şub 2016, 22:56

"Çabuk ol. En az on en fazla on beş dakika beklerim, bunu aklının bir köşesinde not et." Sert bir şekilde çoktan harekete koyulmuş sarhoşun arkasından söylediğim sözler bunlardı. Net ve otoriter bir tonda konuşmaya pek alışık olmasamda ses tonum o yapıdaydı. Kumarcı genç, sokağın sağına doğru saparken bende kendimi müstakil bir evin verandasına atıp, sırtımı Chibu kasabasının çoğunluğunu kaplayan bu tahta evlerin duvarına dayamış, sessizliğe gömülmüştüm. Ortamdaki tek ses, çılgınca atan kalp atışımın sesiydi. Elimi kalbime doğru götürüp, bir süre sadece dinlemekle kalmadım hissettim her saniyede onlarca kez atmasını. Neydi bu? Niye bu kadar heyecanlanıyordum? Beni korkutan neydi? Alışık olmama rağmen bu tarz zor görevlere, neyin cefası idi bu çektiğim... Bilmiyordum. Bakışlarımı bir o yana bir bu yana çevirirken, ben hiçbir şey bilmeyerek kafamın etini yiyordum o saniyeler. Karanlığa gömülmüş, bana yakışmayacak bu sessizlikte her an sarhoş gencin gelmesini bekleyen telaşlı gözlerle derin derin nefesler alıp soluyordum. Babamın ölmesinden sonraki o üç aylık süreç dışında buna benzer duyguları daha önce hiç tatmamıştım, yine bir ölüm mü vardı kapıda? Dejavu mu yaşıyordum?

Bakışlarımı çevreme odaklama kararı aldım. Bunun tek sebebi biraz kafamı dağıtmak ve çevremdeki şeylerle oyalanarak beynimin odak noktasını başka bir noktaya çekmekti. Nitekim başarılı olabilmiştim. Kalp atışlarım düzene girerken, gözlerim bir avcınınki kadar keskin bir şekilde, karanlıktan, gizlice izliyordu. Klasik, götü başı salmış zengin bir adamın kervansaraydan çıkışını ve kervansarayın önündeki at arabasına binip, sürücüsüne sıkkınlıkla sür emrini verişini ve buna oldukça uyumlu bir şekilde aynı sıkkınlıkla sürmeye başlayan at arabacısını izledi önce bu gözler. Daha sonra şehrin cıvıltısını, neşesini kaybetmeye başladığına şahit oldu. Restoranlar teker teker müşterilerini uğurlar iken, şehir'in kızıllığını yavaşça gölgelere ve karanlığa teslim edişini, güneşin dünyanın başka bir ucunda doğmak için gözlerden kayboluşunu bir tiyatro izlercesine izlemeye başladı. En sonunda ise bu şehrin neşesini kaybetmiş, gecenin sonuna gelmiş ama hâlâ ayık olan bir sarhoş gibi ayık kalmasına şahit oldu. Gözlerimin görebildiği tüm şeyler bunlardı. Ufak bir kaç detay daha vardı muhakkak ama dikkatimi çoğunlukla çeken bunlar olmuştu. Normal bir yaşantı süren her insanın neredeyse her gün gördüğü bu olaylar, bana tuhaf geliyordu. Bir ilk gibi. En tuhafı tüm bunları tuhafça karşılamamdı zaten bence.

Geçen dakikaların saniye gibi işlediği o anlarda çıka geldi sarhoş yanında bir kişi ile daha. Vaktinde gelmişti. Sözünde durması, işin ucunda büyük bir miktar olmasından kaynaklı olsada hoşuma gitmiş ve takdir etmiştim içten içe yaşıtım olan bu genci. O sırada göz ucuyla yanında getirdiği elamana bakmıştım. Toy görünüyordu. Saçlarını üç numaraya vurdurmuş ve saf bakışlarını yüzüne oturtmuştu. Saf bir çocuktu. Sanki sokağın birisinde döve döve getirilmiş, benim burada ne işim var gibi bir ifadesi vardı. Sarhoş'un konuşmaya başlaması ile göz ucuyla sarhoşu şöyle bir süzmüştüm. Yanında getirdiği çocuğu övmesinin ardından, çocuk devreye girmişti. Çocuk kekeme ve rahat olmayan bir tavırla konuşmasıyla, içten bir küfür savurmam bir olmuştu. Elimi yüzüme doğru getirip sağa ve sola doğru savururken, bir anda göz bebeklerim büyümesiyle şaftım kaymış, beynim zonklamış ve hışımla göz bebeklerim bir anda, sokağın girişine doğru kaymıştı. Üç kişi, siyah cübbelerinin altında kasıla kasıla ilerliyorlardı. Hepsinin dik bir duruşu, güçlü bir iradesi olduğunu buradan sezebiliyordum ama ortadaki elaman, çok daha iri ve güçlüydü. Nefret ile dolu gözleri kervansarayı yokluyordu ve bu adamların görüş açıma girmesi ile ruhum bir Akuma'nın aurası ile kaplanmıştı ve bu durum beni ürkütüyordu. Büyük bir baskı hissediyordum. Bu mesafeden, aradaki güç farkını anlayabilmek pekte zor değildi.

Yutkundum. Bu adamların kim olduğunu anlamaya çalıştığımda ise, dahada yutkundum. Tüm bu etkinin altında yatan sebep, ortadaki elamanın Gennosuke olmasıydı. Aceleci bir tavırları yoktu. Etraflarını kolaçan ederek yavaş yavaş ilerliyorlardı. Ama aklımı kurcalayan bunlar değil, daha çok bu adamın daha kırk beş dakika civarı bir vakit söz konusuyken neden yanında iki elamanın eşliği ile buraya gelmesiydi. Ayrıca nedense içimden bir ses, az önce kervansarayı terk eden şişkonun bu olayla bir ilgisi olduğunu söylüyordu. Detaylar yavaşça kafamın içinde dolarken, midemi saran bu ağrının kötü bir şeyin habercisi olduğunu hissediyordum. Onlarca ihtimal tek bir beynin içinde toplanmıştı ve bu beyin tüm bu ağırlı kaldıracak kadar büyük değildi.


Hışımla, kafamı toparlayıp korkudan çok içimi kaplayan bu heyecan akıntısına dur dedikten sonra ikiliye taraf döndüm ve: "Plan bu beyler, iyi dinleyin." dedim. "Önce siz içeri gireceksiniz, sizden iki üç dakika kadar sonra ise ben. Bir yere geçin oturun, içeriyi rahatça görebileceğiniz bir yer olsun. Çok gevşemeden beklemede kalın. Benimle göz kontağı kurmaktan çekinin, odak noktanızı dağıtın ve kafa dağıtmaya gelmiş iki arkadaş numarasına yatın. Bu planın kolay kısmı." dedim ve duraksadım. Göz ucuyla arkamdaki üçlüye dönüp saniyelik bir bakış sonrası tekrardan sarhoş ve Kazama'ya döndüm. "Daha sonra benim şu sağ ve soldaki iki elamana dalmamı bekleyin, ben bu elemanları hızlıca hallettikten sonra kaybolacağım." duraksadım ve bir süre soluklandım. İkilinin gözlerine bakıp, planın bu kısmına kadar olan her şeyi anlayıp anlamadığını gözlerine bakarak anlamaya çalıştım. "Sizlerin görevi ise burada ortaya çıkıyor. Ortadaki elaman belirince ortaya atılacaksınız, onun yakınlarında ikiniz bir sohbete girişeceksiniz. Yani bilerek adamı kendinize kulak misafiri yapacaksınız." tekrardan durma gereksimi duydum. Bu planın en can alıcı kısmıydı. Burayı iyice anlamaları gerekiyordu. "Sohbetin içeriği ise bu ikiliyi dövenin çok güçlü bir elaman olduğu, doğuya doğru kaçtığı ve ele başlarını doğuda beklemesi ile ilgili olacak, bunu aranızda sohbete nasıl işlersiniz bilmem ama sohbetin ana hatları bu üç etkenden oluşacak. Bunu başarırsanız 500 ryo daha alacaksınız." hızlıca 500 ryo'yu uzattım ve üçlünün içeri girmesini bekledim. Üçlünün içeri girmesinden yarım saniye kadar sonra ise bizim ikiliyi gönderecek idim. Plan biraz değişmişti. Gennosuke'nin ne yapacağını bilmiyordum, eğer görüşme erkene alınmışsa veya Gennosuke başka biri ile konuşacaksa yanındaki elamanları yanına alacağını sanmıyordum. O sırada tantana çıkartacak ve hızlıca onları halletmeye çalışacaktım. Daha sonra kaçıp gidecektim doğuya doğru. Gennosuke'nin peşimden gelmesi planın kilit noktasıydı. Gelmezse dövüş düşündüğümden çok daha erken başlayabilirdi.
Resim
Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.

Künye
İsim: Tobio Hinata
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Katon
Seviye: C-rank
Rütbe: Chuunin
Alım Gücü:4 - Orta-Düşük Gelirli/4
Kullanılabilir GP: 45

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 7
Potansiyel: 3
Varlık: 2
Zeka: 2

Eksiklikler/Özürler
-

Ninjutsu
-

Taijutsu
  • Juudaichi Stili, D Rank
  • Juudaichi Stili, C Rank
  • Juudaichi Stili, B Rank
  • Juudaichi Stili, A Rank

Genjutsu
-

Beceri Listesi
Gözlem x3
Juudachi x2

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kullanıcı avatarı
Tobio Hinata
 
Mesajlar: 70
Kayıt: 26 Ara 2015, 10:50

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 14 Şub 2016, 23:26

Kapalı konu
Yeni alım gücün 4 - Orta-Düşük Gelirli/4.


Senin tedirgin oluşuna anlam veremeyen ikili, bunu göz ardı ediyorlar sen parayı uzatınca. İş pataklamaya gelince sadece birbirlerine bir anlığına dönüp bakıyorlar, "nasıl bir işe bulaştık?" dercesine. Fakat artık geri dönüş gibi bir seçeneklerinin olmadığının da farkındalar. Sen bu konuşmayı yaparken üçlü kervansarayın önüne geliyor. Noguchi kapüşonunu indiriyor cübbenin ve içeri giriyor usulca. Diğer iki eleman ise kapıda kalıyor ve sokağa göz gezdirmeye başlıyorlar. Sizi farketmemiş gibiler.

İkili senin yanından ayrılıyor ve kervansaraya doğru ilerliyor. Uzaktan izliyorsun onları. Kapıdan girmeye çalışıyorlar, lâkin kapının önündeki iki yarma onları içeri almıyor. Sarhoş olan biraz üsteliyor içeri girmek için, bu sırada yarmalardan bir tanesi ona elinin tersiyle bir nokat atıyor. Suradını tutarak geriye sendeliyor genç, Kazama onun koluna giriyor ve onu uzaklaştırıyor çekiştirerek. Genç hala suradını tutmakta, kazama ise onu sokağın senden zıt tarafına doğru çekiştiriyor ve bir köşeye oturtuyor. Bu sırada, uzaktan sana doğru baktığını görüyorsun Kazama'nın saf gözlerle. Bir şeyler yapmanı bekliyor gibi.

Bu sırada diğer iki yarmanın birbirlerine dönüp şakalaştığını görüyorsun. Ardından çevreyi izlemeye devam ediyorlar. Noguchi'nin içeri girmesinin üzerinden ise 3-4 dakika falan geçmiş olmalı, maksimum.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen Tobio Hinata tarih 15 Şub 2016, 00:01

Emin olmak veya olmamak arasında gidip gelirken, anlık olarak ikiliye doğru bakarken boş baktığımı fark ettim. Öylece bakıyordum. Ne gördüğümü, konuşmama nasıl tepki verdiklerini bile kestiremiyordum. Tüm odağım arkamdaki canavarda idi. Her bir parçam onu istiyor gibiydi. Onun yumruklarını tatmak onun vücuduna yumruklarımı tattırmak, bunu istiyorlardı. Yutkunurken, ani bir şimşekle kendime gelmiş ve ikilinin yüzümdeki tedirginliğe şaşkın şaşkın baktığını fark etmiştim. Hemencik parayı uzatarak bu tedirginliği yok ettikten sonra ise, konuşmama devam etmiştim. Konuşmama devam ettikçe ikili haklı olarak farklı farklı tepkiler veriyorlardı. Bu tarz aksiyonlu durumlara pek alışık olmadıklarından sesimi çıkartmayacak ve olayı akışına bırakacaktım.

O sırada bakışlarımı tekrardan canavar ve iki müridinin tarafına çevirdiğimde Gennosuke'nin kapüşonunu çıkartıp usulca içeriye girdiği anı yakalayabildim. Müridleri ise kapıya fedai misali dikilmiş, duruyorlardı. Fırsat bu fırsat deyip, ikiliyi Gennosuke'nin içeri girmesinin hemen ardından gönderdim ve izlemeye koyuldum. Sarhoş ve Kazama tin tin ilerlerken, kapıya vardılar ve tam içeri girecekken ikili durdurdu onları. Bu ne demekti? Gennosuke bu iki herifi kapıya koyarak içeri giriş çıkışları kapatmış gibi görünüyordu. İçeride ne yapmayı düşünüyordu ki? Hafif bir tereddüt içimi kapladı o an, bakışlarımı yere çevirip çenemi sıvazlamaya başladığımda ise sarhoşun içeriye girmek için verdiği cabayı fark ettim. Çok ısrar edince ise ikiliden bir tanesi elinin tersi ile geçirdi zavallı çocuğa, oysa sadece parasının hakkını vermek istiyordu. Hâlâ olayların nasıl bir olay akışı içinde sürdüğünü anlamaya çalışırken aklımın bir ucu Takashi-sensei ve ekibindeydi. Onlarda iş nasıl gidiyordu acaba, daha başlamamış olmalıydılar. Onlar başladığında Gennosuke daha yeni gelmeli ve ben onu bir saat kadar tutmalıydım. Niye böyle olmuştu? Olaylar çok gizemli gidiyordu ve bu gizem, beni bunaltıyordu. Olayların tam ortasında, bir aksiyon adamı olarak kafa yoruyordum. En son beynimi bu kadar çalıştırdığımda, bayılmıştım galiba.

Dikkatimi tekrardan toparladığımda Kazama'nın sarhoşu koluna takıp, benden zırt bir tarafa doğru götürdüğünü gördüm bu sefer. Görüntüler kesit kesit görüyordum çünkü aklımın bir ucu başka bir şeyi düşünürken bir ucu başka bir şeyi düşünüyordu. İki düşüncenin ortasında, birde burayla ilgileniyordum. Kazama bana saf saf bakarken, bir şeyler yapmamı istercesine beni süzüyordu. O an, derin bir nefes aldım ve bakışlarımı Gennosuke'nin fedailerine doğru çevirdim. Ciddi bir görevin, ilk dövüş sahnesi için hazır gibi görünüyordu her şey... Moda girmek için Kazama gibi saf bir çocuğun saf bakışları, tokadı yiyen gururlu bir çocuk -ki bugün benim sayemde ikinci kez bu başına geliyor- ve birbirleri ile şakalaşıp, gülmekle meşgul iki tane kötü adam. Saf bakışlarım yerini ciddiyete bıraktığı o anda, derince bir soludum ortamdaki kasveti. Gennosuke ve bu iki göt tiplinin ortaya çıkmasıyla birlikte ortam iyice gerilmişti. Bu normaldi çünkü Gennosuke ortalığın ve olması gereken tüm düzenin amına koymuştu. Zeki bir tip miydi yoksa tüm bunlar sadece bir rastlantı mıydı? Ama böyle olaylarda rastlantılara yer verilmemesi gerekiyordu. Takashi-sensei neyin peşindeydi, merak ediyordum şu saniyeden itibaren.

Bulunduğum konumdan hızlıca çıkıp, sakin ve ağır adımlarla Kervansarayın kapısına doğru ilerlerken kapüşonun altından gözlüyordum bu ikiliyi. Az önce Sarhoş ve Kazama'nın yaptığı gibi diplerine kadar girecek, içeri girmeye çalışacaktım.
"Beyler, hayırdır? İçeri girecez, damsız alınmıyor klişesini yapmayın amınıza korum sizin." diye tahrik edecek, sarhoşa yaptıkları muameleyi bana yapana kadar bunu sürdürecektim. Yaptıklarında ise o darbeyi durduracak ve artık hangisine denk geldiyse, karşı atak olarak kafayı geçirecektim hamlesini durdurduktan sonra. Muhtemelen yine bir tokat yada bu sefer ki bir yumruk olurdu. Her şeye hazırlı olacak, darbeyi durduracak ve sürpriz bir kafa ile selamlayacaktım, olay bundan ibaretti.
Resim
Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.

Künye
İsim: Tobio Hinata
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Katon
Seviye: C-rank
Rütbe: Chuunin
Alım Gücü:4 - Orta-Düşük Gelirli/4
Kullanılabilir GP: 45

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 7
Potansiyel: 3
Varlık: 2
Zeka: 2

Eksiklikler/Özürler
-

Ninjutsu
-

Taijutsu
  • Juudaichi Stili, D Rank
  • Juudaichi Stili, C Rank
  • Juudaichi Stili, B Rank
  • Juudaichi Stili, A Rank

Genjutsu
-

Beceri Listesi
Gözlem x3
Juudachi x2

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kullanıcı avatarı
Tobio Hinata
 
Mesajlar: 70
Kayıt: 26 Ara 2015, 10:50

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 15 Şub 2016, 09:26

Elemanlara doğru yürüyorsun. Onların yanına vardığında çoktan aralarındaki kısa şakalaşma bitmiş oluyor, etrafı dikizlemeye devam etmiş oluyorlar. İçeri girmeye çalıştığında ise, sana göre solda kalan ve suradı neredeyse tamamen kapüşon ile kapanmış olan yarma seni durduruyor. "Kervansaray kapalı birader. Yaylan." Bunun üzerine kendi laflarını ediyorsun, tahrik etmek için. Seni durduran herif konuşuyor tekrar, yükselen sinirini ses tonunda farkedebiliyorsun. "Ne diyon lan sen, dalyarak?"

Ve bu muhtemelen bu gün söyleyeceği son söz oluyor.

Lafının ardından seni göğsünden iki eli ile geriye doğru iktirmek için bir hamle yapıyor, lâkin sen herifin iki elini de havada kapıyor ve kendine doğru çekiyorsun. Herif sana doğru sendelerken, kafanı olabildiğince hızlı bir şekilde herifin kafasına geçiriyorsun. Hamlenin kontrolü sende olduğundan sen bir hasar almıyorsun, herif ise kafayı yedikten sonra öne sendelediği gibi aynı hızla geriye sendeliyor ve kervansarayın tahta duvarına çarpıyor, ardından ıslak sümük gibi yere kayıyor. Tek hamlede bayıltmış oluyorsun herifi.

Bu olaylardan afallamış olan diğer herif ise, sana doğru bir yumruk hamlesi yapıyor kendine gelince. "Orospunun piçi!" Son anda, suradına doğru gelen yumruğu sağ kolunla blokluyorsun ve geriye doğru bir adım atarak, kendine bir hamle yapmak için alan sağlıyorsun. Herif ise üstüne atılıp beklemeden birebir dövüşe girecek muhtemelen, sinirine bakacak olursan. Herif ile aranda bir metre ya var ya yok, fakat dövüş senin kontrolünde, sakin olduğun için.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Tobio Hinata | Av] Aslan Pençesi

Mesajgönderen Tobio Hinata tarih 15 Şub 2016, 23:48

Kızgın bir ejderha gibi solumaya başlayan, kapının sol tarafında kalan ve tahrik çabalarıma çabuk verene şöyle bir baktım. Cübbesini o kadar çekmişti ki yüzü tamamen gölgeyle kaplıydı. Tamamen dibinde olmama rağmen, tek bir detay bile görebilmem mümkün gözükmüyordu. Derin bir nefes aldım. Sözlerimin ağırlığı her seferinde artarken, en sonunda solumdaki ve çabuk tutuşan sabrını taşırıp üzerime doğru hamle yaptı. İki eliyle beni itecekti sözde; ama aklındaki planı benim bunu beklememden olsa gerek, iki elini havada yakalayıp o görünmeyen yüzüne geçirdiğim kafayla bozulmuştu. Önce öne doğru sendeleyip ardından geriye doğru düşmüştü vücudu. Kervansarayın duvarına doğru yapıştığında yere bir su damlası gibi kayarak düşmüştü. Tek yemenin utancını, yarı ölü haliyle bile hissediyor olmalıydı. "Şerefsiz herif! Çoluk çocuğa tokat atmak kolay, o elini alır götüne sokarlar senin." aşağılayıcı bakışlarımı tamamlayan sözlerimi diğerinin üzerime atılması ile tamamlanmadan kesildi. Ettiği küfürden ve konuşurken ağzından çıkardığı tükürük sayısından sinirden kudurduğu her halinden belliydi. Gelişi güzel sağlam bir yumruk savurmuştu ama karşımdakine nazaran sakin olmam son anlarda da olsa yumruğu sağ elimle bloklayacak zamanı kazandırmıştı bana. Kızgın, arkadaşını kaybetmiş Gennosuke müridinin yumruğu pekte engellenemeyecek cinsten değildi. Gennosuke'ye nazaran hepsi çok daha alt seviyedeydi.

"Çok konuşmada gel hadi amına koduğumun bebesi, bu protein kaynağı bol olan yiyecekleri tüketip tüketip kas şişirmeye benzemez yada şuradaki elamanlara tokat atmaya. Gel sana saf gücün doğasını göstereyim, yıllarca çalışmanın bedelini tattırayım, am biti." dedim. Pis pis gülerken, sinirli olan bu adamın dahada sinirlenmesini zevkle izleyecektim.

Biraz sinirlenmiştim ama bir dövüş sırasında sakinliğimi yitirip, deli gibi dövüşemeyecek kadarda deneyimli idim. İçimde biriken öfkeyi yavaşça sindirmeye başlarken, ciddiyet dolu bakışlarım yumruğunu bloke ettiğim şerefsizin üzerindeydi. Az önce ettiği küfür, anneme edilmiş bir küfürdü. Nasıl ölmüş bir kadına, hele daha ben onun kokusunu tatmadan oruspu damgası koyabilirdi ki? İçim içim yiyordu. Öfkemi saklıyor ve sakinliğimi ön plana çıkartıyordum. Derin bir nefes alıp ayağımı bloke ettiğim yumruğun etkisiyle geriye doğru attığımda, tek şey üzerime doğru atlayacağını düşündüğüm bu adamın o hareketi yapmasıydı. Bekleyecek, bekleyecek ve üzerime doğru atıldığı o anda, deli gibi sıktığım ve tüm öfkemi avuçlarımın içinde biriktirdiğim yumruğu tam yüzünde patlatacaktım. Bu yumruk tüm gücümün ve moruğun bana öğrettiği Taijutsu stilinin zirvesiydi. Adamın üzerine atılması ile birde adama karşı kendi gücünü kullanacak ve bir daha - eğer yüzüne oturtabilmeyi başarabilirsem unutamayacağı bir yumruk tattıracaktım. Bu anneme küfür etmesinin bedeliydi. Yumruk yüzüyle buluşana kadar o öfke saklı kalacak ve kemiğin kemiğe dayandığı o anda, dişlerimi sıkıp; kaşlarımı çatmam ile öfkem salınmış olacaktı. Ne kadar değersiz olursa olsun, ne kadar o sözlerin bir anlamı olmasın; kimse ne babama nede anneme hakaret edebilirdi. Bunun bedeli benim gibi bir adamın bile içinde barındırdığı canavarla tanışması demekti. Bu adamın birazdan tanışacağı gibi. Belki saf gücün doğasını Gennosuke'den biliyordu bu herif ama birde benden tatması bir şey kaybettirmezdi. En azından benim düşüncem bu yöndeydi.
Resim
Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.

Künye
İsim: Tobio Hinata
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Element: Katon
Seviye: C-rank
Rütbe: Chuunin
Alım Gücü:4 - Orta-Düşük Gelirli/4
Kullanılabilir GP: 45

Profil
Güç: 9
Çeviklik: 9
Kondisyon: 7
Potansiyel: 3
Varlık: 2
Zeka: 2

Eksiklikler/Özürler
-

Ninjutsu
-

Taijutsu
  • Juudaichi Stili, D Rank
  • Juudaichi Stili, C Rank
  • Juudaichi Stili, B Rank
  • Juudaichi Stili, A Rank

Genjutsu
-

Beceri Listesi
Gözlem x3
Juudachi x2

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Kullanıcı avatarı
Tobio Hinata
 
Mesajlar: 70
Kayıt: 26 Ara 2015, 10:50

ÖncekiSonraki

Dön Role Play Arşivleri

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron