Yürüyüşüm devam ederken sonunda adını henüz vermemiş oğlan konuşmaya başlamıştı; ancak adını söylemek yerine tüm parşömenleri kendisi içi istemişti. Oğlanın ne demek istediğini tam olarak anlamamıştım ancak yanımdaki kızın verdiği parşömeni ona vermek can sıkıcı bir durumdu. Sonuçta belki işi başından savmak istedi, belki gerçekten gücüne güvenmedi, belki de gerçekten güvendi bir şekilde o parşömeni bana emanet etmişti. Bunlar bir yana o parşömene bir şey olursa sorumlusu yine o olacaktı, bu nedenle bana emanet edilen bir eşyayı başka birisine verecek kadar uçuk ve gereksiz bir düşünceyle boğulmama gerek yoktu.
Oğlanın konuşmasından sonra Mitsuko'dan yine cılız bir ses yükselmişti, bana mı sesleniyordu yoksa diğer oğlana mı anlamak imkansızdı; tanıştığımızdan beridir bu yana utangaç ve çekingen bir şekilde yaklaşıyordu bana karşı. Genel olarak bu şekilde davranıyordu belki de; ancak bir sonraki söylediği cümleyle bana seslendiği anlaşılmıştı biraz daha. Parşömenlerin bende kalmasının yararımıza olacağını söylediğinde biraz da olsa güvenilir hissetmiştim kendimi, belki az biraz sahip olduğum aşağılık kompleksinden belki de yine fazla düşünmeye başlamıştım. Ne olursa olsun bu şekilde söylemesi beni mutlu etmişti ve istemsizce içten bir gülümseme sergilemeye başlamıştım. Gerçekten mutlu olmuştum.
Sonrasında gelen ama'ysa çatıdan ilerleme fikri hakkında gelmişti bu görevi kendinin üstleneceğini belirtmiş ve çatıya çıkmak için hareketlenmişti "Sorun olursa söyle Shikarin-chan." diyecektim. Bir sorun çıkacağını sanmıyordum ancak adettendir derler ya öyle bir şeydi bu söylediğim. Yürüyüşümüze ben ve diğer oğlan olarak devam ediyorduk, şu ana kadar bir sorun çıkmamıştı ve öyle bir havada yoktu benim gözümde ve her şey yolunda gidecek ve basitçe halledecektikgörevi öyle bir his vardı. Dairesel meydana yaklaştığımızda, parktaki çocukların gülüşleri ve etraftaki güzel manzara bir kere daha bu köye aşık olmamı sağlıyordu ancak sonrasında dikkatimi çeken, yüksek binaların oluşturduğu gölgeleri görünce ne yazık demeden de geçemiyordum.
Bu sırada diğer oğlana cevaben bir yandan Matsuoka-sama'ya bakarken "Parktaki çocukların hiç birisi parkı kendine ayırmıyor değil mi? Eğlenmek için diğerlerine ihtiyacı var sonuçta." diyecektim sonrasında yüzüne ciddi bir ifade ile bakarak "Henüz adını bile vermeyen bi adama neden bana emanet edilen parşömeni vermem gerekiyor? Görevimiz belli, üçümüz bu parşömenleri teslim edeceğiz. Meydana geldik bile, ilk kiosk yakında olmalı görevi bu kadar çabuk halletmek istiyorsan koşabiliriz?" diyecektim ve önüme bakıp yürümeye devam edecektim, başımı biraz atkıma gömüp "Sıcak..." diye bi iç geçirecektim.