Evden Kaçmak

[Toako Asuka]

Gece yazacağım güzel insanlar!

[Shiranui Kanaye]

Huh,yüzünde muzip bir ifade ile ''Peki,üzgünüm'' diyerek paketini geri koymuştu,karşısındaki shinobinin yüzünde oluşan gülümseme,onu da iyice mutlu etmişti.Arkadaşlık yolu görünüyor gibiydi onlar için,gördüğü anda kanı kaynamıştı bu genç adama.Sigaradan rahatsız olduğu belliydi,buna dikkat edecek ve yanında sigara içmeyecekti ama artık çok geçti,bunları düşünürken çoktan bir tane daha yakmıştı.Gecenin sessizliğinde,huzurlu bir şekilde sigarasını içiyorken,bir hareketlenme hissetti Kanaye,sonrasında Shigure'nin sözleri sıralanmıştı.Kılıcına doğru elini hafiften götürmüştü,ta ki karşısındaki ''Size de iyi geceler'' diyene kadar.Bu sırada Taoreta-chan'ın ''Üzgünüm, ben bir gingerım. Bir ruhum yok.'' dediğini duydu.Hassiktir ordan,ruhun yoksa beni neden kurtardın ? Senin yüzünden çektiğim psikolojik acıların haddi hesabı yok,saçını yediğim,portakal kafa seni.Fakat bununla kalmamıştı,Taoreta sözlerine Kanaye ile ilgili devam etmişti,hadi ne dediğini siktir ettik de Taoreta-chan'ın kendisinden Keji diye bahsettiğini duydu.NEDEN O SÖYLEMEDEN KEJI DEMİŞTİ Kİ ?!! Sadece henüz samimi olmadığı insanlara ismini Keji olarak tanıtıyordu,Kanaye demişti demek ki karşısındakine kanı ısınmıştı.Bunu tahmin edemeyecek kadar az mı tanıyordu Kanaye'yi Taoreta-chan ? Eh,sözlerine dikkat etmeyen sadece o değildi.Bu sırada,gerçekten de kendisinden Kanaye diye bahsettiğini farketmişti,ilk kez gördüğü bir insana.Bunu kolay kolay yapacak birisi değildi,bu gece her şey üstüste geliyordu sanki.Yanındaki elma aklına gelmişti,umarım Taoreta'nın gözünü boyayacak kadar renklidir diye düşünerekten bezi açtı,Taoreta'ya uzattı ve ''Şurdaki Kunoichi'nin güzel gözleri kadar kırmızı,senin geveze çenen kadar büyük bir elma,Taoreta-chan,umarım tadı da görüntüsü kadar güzeldir'' dedi.Biraz önceki laflarının intikamını,yeni arkadaşlarının önünde almıştı Kanaye,kindar pezevenk nasıl da içten içe gülüyordu.Hafiften gard pozisyonuna da geçmedi değildi hani,her an esaslı bir yumruğu yüzünde hissedip yere yapışabilirdi.Günlük aktivitelerinden biri olan Taoreta'ya bulaşmayı da yaptıktan sonra kunoichi'ye dönüp''Ee ne bekliyorsun,gelsene sen de'' dedi.Sözlerine ''Açık,kahve içebileceğimiz bir dükkan olsaydı keşke.Biraz zaman geçirip sabah olunca kahve mi içsek ? '' gibi tekliflerde bulunuyor ve o sırada içsesinin ''KAAAAAAAAHVEEEEEE'' diye kükrediğini hissediyordu.Biraz gerindi ve zihninin uyanık,vücudunun uyuyor olduğunu düşündü.Gece gitgide kısalıyor gibiydi.Gözü bir an Taoreta'ya kaydı,ona bulaşmanın bir yolunu daha bulmuştu,ehe ehe.Zipposuyla ağzındaki sigarayı yakmaya çalışacaktı ve '' Artistik olsun diye ağzında bekletme şunu,her zaman benden daha çok sigaran oluyor'' diyecekti.

[Toako Asuka]

"Hayır." diye yanıtladı isminin Kanaye olduğunu öğrendiği çocuğun kahve teklifine. Sesi tok ve soğuktu. Gece vakti esen rüzgar kadar soğuktu. Bacanın üstünde bir şahin gibi duruyordu. Altındakileri her saniye süzüyordu gözleriyle. Bir avcı gibi inceliyordu herkesi. Bunu yapması biraz garipti. Sonuçta hepsi bu köyün shinobisiydi. Birbirleriyle omuz omuza çarpışmış insanlardı. Lakin Asuka uzun zamandır kendisini bu köyün bir parçasıymış gibi hissetmiyordu. Hissedemiyordu. O yüzden o bu gece buradaki yalnız kurttu. Ve gardını indirmeyi bir saniyeliğine bile olsun düşünmemekteydi. Ortamdaki tek sert kendisi değildi. Mavi saçlı çocuk -ki onunda adının Shigure olduğunu öğrenmişti- kızın soğuk tavrına aynı şekilde karşılık vermişti. Gözleri çocuğun üzerindeydi. Ona emir vermesinden hoşnutsuzdu. Daha sonra durumu biraz kotarmaya çalışmıştı çocuk ancak taktığı lakap yine her şeyi batırmıştı. Umursamadı.

Zarifçe ileri atıldı durduğu bacanın üstünden. Havada süzülüyordu zarifçe. Kolları, saçları, yüzü hatta parmakları bile bir ahenk içinde hareket ediyordu. Hissedebiliyordu esen rüzgarı yanaklarında. Aşağıya doğru inerken yüzü jiletle kesiliyormuş gibi hissettiriyordu bu rüzgar. Ancak o kanatlarını açmış bir şahindi ve rüzgar onu yolundan geri döndüremezdi.

İnişi de düşüşü gibi oldukça zarif olmuştu. İki ayağının üstüne oldukça ustaca inmiş sağ eliyle yüzüne gelen saçlarını düzeltmişti. Rahatsız olurdu saçlarının yüzüne gözüne girmesinden. Bu yüzdende kestirmişti ya saçlarını. Mavi saçlı çocuğun yanı başına inmişti. Tanımadığı bir insanın çok yakınındaydı. Suratı ifadeden yoksundu. Gözlerini çocuğun gözlerine kitlemiş bir avcı gibiydi. "Kaplan göz mü ?" diye fısıldadı çocuğa. Diğer ikisinin duymadığından emin olmak için fısıldamıştı. Devamını nasıl getireceğini bilmiyordu. Sert davranabilirdi. Lakin sert davranmasını gerektirecek bir durum yoktu ortada. Keza yeteri kadar soğuk davranmamış mıydı insanlara bugün yeterince ? Kendini Ishigakure'den soyutlaması onun insanlarından soyutlamasınıda gerektirmezdi ki. Aksi taktirde karşı olduğu sınıf ayrımının farklı bir halkası olmaktan öteye gidemezdi. Basit bir tebessüm yerleştirdi yüzüne. "Asuka." dedi.

[Kokuryu Taoreta]

Mavili çocuğun adını öğrenmişti, güzel bir adı vardı. Shigure. Sahi, bu köyde nedense neredeyse herkesin adında aynı şey vardı... "Shi"

Bu sırada her zaman ki patavatsızlığıyla konuşuyordu yine Keji, Kokuryu'ya laf koymaya çalışmıştı ama buradaki kimsenin bunu önemseyeceğini düşünmüyordu Kokuryu. "Yavşama lan kıza hemen, hem zaten yeni elma yedim." diye cevap verdi ve az önce attığı koçanı işaret ederek aşağıyı gösterdi. "Hem zaten bir tane daha var yanımda, Shigure'yi görünce ona getirmiştim." diye ekledi ardından.

Keji durmuyordu, uslanmıyordu, durulmuyordu. Konuşmaya devam etti. "Kahve" cidden güzel olabilirdi aslında bir kahve. Aslında anlamıyor değildi çocuğun kendisine benzeme çabasını. Bunun farkında olduğunu bile sanmıyordu. Gerçi Kokuryu için bir sorun yoktu, hoşuna bile gidiyordu alttan alttan. Kendi ailesi çöktükten sonra ve Keji annesini kaybettikten sonra birbirlerinin ikinci ailesi olmuşlardı. Hem zaten Kokuryu hep örnek olabileceği bir erkek kardeş istemişti. Keji saçmalamaya devam ederken gözünün önüne bir anlığına Keji'nin Chuunin olduğunu öğrendiği gün geldi. Uzun zaman sonra ilk defa içten bir şekilde gülmeyi becerebilmişti o gün.

Derken göz ucuyla hala karanlığın içinde saklanan kıza baktı. Shigure'nin yemlemesini Kokuryu da fark etmişti ve işe yarayacağına az çok emin gibiydi. Ki öyle de oldu.
Zarif bir şekilde Shigure'nin yanına inmişti kız.

Bu sırada Keji yine kendisine bulaşma peşindeydi, ancak Kokuryu onu neyin sinir edeceğini gayet iyi biliyordu.
Sigarasını zorla yakmaya çalışan Keji'ye karşı hiç direnmedi ve sigarasını yakıp bir nefes çekti ve Keji'nin yüzüne doğru üfleyerek "Ders 1; Artık sigaram değil zippo gazım da seninkinden daha fazla. Beni zahmetten kurtardın. Eh, sağol Keji." dedi büyük bir zevkle gülümseyerek.

Ardından göz ucuyla Shigure'ye bakarak göz kırptı yavaşça ve "Vay be adam kaptı kızı." dedi. Normalde bu tarz bir şey söyleyecek birisi olmasa da burada ki amacı farklıydı. Ne yüksek ne kısık sesle söylemişti. Sanki Keji'ye söylermiş gibiydi sesi, ama bilerek kızın ve Shigure'nin duyabileceği bir şekilde söylemişti.

Yavaşça çatının kenarına yaklaşıp yükseltinin üstüne çıktı ve kafasını çevirip diğerlerine bakarak surat ifadesini değiştirmeden hepsinin duyabileceği bir ses tonuyla "4 kişinin gecenin bir yarısında bir çatıda öylece duruyor olması bence biraz fazla dikkat çekici, en azından aşağıya sokağa inelim başımıza iş açılmadan. Eğer isterseniz evim hemen karşı binada, isteyen herkesi misafir etmekten onur duyarım." dedi ve ayağının altında chakra toplayarak kendisini aşağıya bıraktı.

Daha önce defalarca yaptığı bir şeydi, bunu yapmayı cidden çok seviyordu. 1-2 metre düştükten sonra ayaklarını duvara sabitleyip aşağı indi hızlıca ve kafasını kaldırıp diğerlerinin ardından gelip gelmeyeceğini merak ederek bakmaya başladı.

[Saitou Shigure]

Kanaye`nin kahve teklifini çevirmekle vahşi gözlü kız Shigure`nin gönlüne altın işlemeli bir taht kurmuştu. Fakat henüz oturuyor değildi. Onu oturtacak olan şey tatlı bir gülümsemeydi. O da biraz zor görünüyordu Shigure`nin hafif patavatsız ve engelleyemediği alaycı, ukala tavrı ile. Zaten bu tavır ile kolay olması namümkündü. Kızın yanına başına doğru zarifçe inişinden onun taijutsuyla mutlaka bir ilgisi olduğunu düşündü. Taijutsu ağırlıklı bir ninja olmalıydı, tıpkı shigure gibi. Fakat biraz fazla yakınında duruyordu. Öylesine yakındı ki kahve kokan nefesini hissedebiliyordu. "Kaplan göz mü?" diye fısıldamasıyla, içinden "aha sıçtık" diye geçirdi. Gözleri pörtlemiş, pür dikkat odaklanmıştı kızın gözlerine. Acaba o gözlerde ne vardı? ölüm mü, aşk mı, hissizlik mi, sinir mi, umutsuzluk mu... Gördüğü şey dikkat çekiciydi. İsyan görmüştü gözlerinde.

Tekrardan ciddiyetini bozdu iç sesiyle. "ya sevişcez ya vurcak beni" diye geçirdi, fakat beklemediği bir şey oldu. Kızın dudaklarının kenarları yavaşça yukarı kalkarken, zaten halihazırda küçücük olan burnu daha da gerildi. Bu mimiği bilirdi, işitmiş, görmüştü bir çok kez. Zorlama bir tebessüm... "Asuka" demesiydi biraz rahatladı. Sonuçta o gülümsemenin ardından bir savaş başlayabilirdi.

Ancak içinde bulunduğu rahatlık pek uzun sürmeyeceğe benziyordu. Taoreta`nın "adam kaptı kızı" sözleri ve göz kırpması ile bir an dehşete düştü. "Oğlum öldürtceniz mi lan beni" diye bağırıp çağırmak istiyordu. Gözlerini kızdan ayırıp bir kaç adım geriye gitti tedbir için.

...

Kanaye ile Taoreta arasındaki dostça, mühim miktarda kardeşlik barındıran sıcak ve bir o kadar da eğlenceli ilişkiye imrenerek bakıyordu. Ailenin ve kardeş olmanın nasıl bir şey olduğunu unutalı yıllar olmuştu. Ravendi, ona bir insanı sevmenin ne demek olduğunu göstereli de bir o kadar... En son sevdiğinde kapıldığı umutsuzluğu, Pandora`nın kutusuna tıkıştırıp, üstüne açan kişiye dair küfürlerle dolu bir uyarı mesajı yazarak içindeki okyanusun en derinlerine göndermişti. İstemiyordu. İstemezdi.

Eski ailevi meselelerine dalmış, onları düşünürken Taoreta`nın sözleriyle irkildi. Çatıda durmaları hakkında söylediklerine hakverdi. Şu durumda sanki bir darbe hazırlığı içindeymiş gibi gözüküyorlardı muhtemelen dışarıdan bakınca. Fakat Taoreta`nın kahve konusundaki düşüncelerine katılmıyordu. "Şahsen kahveyi sadece sabahları tercih ederim Taoreta-san. Vakit, sake vaktidir." konu içecekler olduğunda birden ciddileşiyordu. İçeceklere saygı duyardı. "Evinde sake yoksa ben ağırlarım sizleri." diye ekledi. Eklemez olaydı. Taoreta`nın çoktan gittiğini farketmemişti bile gözleri yarı kapalı konuşurken. Sinirlendi bir an. Çatıdan aşağı doğru atlarken "Sake var mı sakeeğğ?!" diye böğürdü.

[Shiranui Kanaye]

Aaaaaaah şu yavşak Taoreta.Yine ne yapıp ne etmiş Keji'nin üstüne çıkmıştı, Keji her ne kadar biraz bozulsa da çaktırmamıştı.''Ne yavşaması lan,altı ucu güzel gözleri var dedik,kendisi de gözleri kadar güzel değilmiş zaten''dedi kahve teklifini reddeden cadaloz kıza. Sözlerine ''Öhm Shigure kapmış zaten'' ile devam edip gıcıkça gülümsedi.Bu sırada bir şey farketti,daha önce bu kadar aşırı olmayan abi kardeş ilişkisi... Taoreta hayatında çok daha önemli bir hal almaya başlıyor gibiydi.Hayır hayır hayır aşık olmamalıydı.Olmalıydı ama abisine değil ! Hemen konudan kendisini uzaklaştırdı ve Taoreta'ya kulak verdi.Teklifini olumlu yanıtlayan tek kişi oydu,kahveyi onun da en az kendisi kadar sevdiğini biliyordu.Sonrasında söze girişen Shigure'ye döndü. Kahveyi reddedip sake teklifinde bulunmuştu. Tabii bulmuş gül gibi kızı,sarhoş edecek,neyseee burdan sonrası onu ilgilendirmezdi.Yine de piçliğini yapmaya kararlıydı.''Sake içecekseniz sizi başbaşa bırakalım'' dedi ve ufak bir kahkaha attı, bu sırada çaktırmadan Shigure'ye göz kırpmıştı.Eh,sadece sevdiği insanlara bulaşıyordu ve bu durumu onun da anlamasını umuyordu,aksi takdirde sadece gıcık bir davranışta bulunmus olacaktı ve bu hic de hoş değildi. Abisini taklit ederek aşağıya indi,bunun zevkli olduğunu gördü.Bu sırada bir şey dah farketmişti,Taoreta ona benziyordu,bir başka deyişle o Taoreta'ya benziyordu.Peki onu taklit mi ediyordu yoksa bu gerçekten tesadüften mi ibaretti ? Aşağıya indiğinde ise yukarı ''Eh,bizi de yanınızda götürmek konusunda ısrar ederseniz,sake de uygun olabilir. '' dedi ve yanındaki elmayı çıkardı, bir ısırık aldı.Taoreta'ya dönüp ''Elmada ne buluyorsun,diğer meyvelerden pek de farkı yok'' dedi ve gülümseyip elini kafasının arkasına götürerek konuşmaya devam etti ''Ee,aranızda özel bir şeyler varsa paylaşabilirsin,bilirsin pek de yabancı sayılmayız,değil mi abi ?''.Abi ???? Hassiktir ordan ya, ağzından neden öyle bir şey kaçırmıştı ki ? Şimdi Taoreta ona iyice küçük kardeş muamelesi yapacaktı.Olan olmuştu artık, bugünün hesabını kendisine ayrı bir zamanda soracaktı,havaya baktı.Aydınlanıyor gibiydi fakat yine de diğer insanların uyanmasına daha çok vardı. Aaaah,ne başbelasıydı.Hem gün hem de kendisi.

Rp-out: Ah şu mobil rpler,yazım hataları varsa şimdiden özür dilerim.

[Ganta Akira]

Dıptıs çıps... Dıptıs çıps... Napıyonuz lan! Ben geldim... Yine kafam ağrıyor a-ına koyim. Bu ne biçim bişeydir, anlamıyorum. Harbiden anlamıyorum. Napıyorum lan ben burda? Nasıl geldiğimi bile bilmiyorum. Sadece gökyüzüne bakıp, ''A-------ınakoyim!!!'' diye bağırasım geliyordu. Lanet olsun meeen... Bu mal harbiden harika. Ulan şimdi Jigme hocam, beni görseydi ne güzel döverdim a-ına koyim. Bütün vücudum çökmüş, insanlıktan çıkmış durumdaydım. Dur bir dakika etrafıma bakayım. Aaa... Burası kimin evi lan? Lan nerdeyim ben? Beni kaçıran kimse onu ikiye bölerim. İkiye bölmek bizim işimiz. Bakın şimdi, kesin burası Natsume'nin evi. Yani o adi şerefsiz beni korkutmak için böyle bir şey yapmış olabilir... Diye düşünmüştüm ki bir baktım üzerimde bir şişe sake var. Oha! Dur şimdi hatırladım. Barda 3 tane en ağır sake şişesini bitirip olay çıkartmıştım. Sonra da bir şişe alıp kaçmıştım, her halde burayı da kendi evim sanmışım. Garip... Kimin evi acaba lan burası. Biraz etrafı gezdikten sonra bizim bu tek gözlü amipin evi olduğunu anladım. Tam da evini bulmuşum, umarım gelmezler. Çünkü biraz mutfaktan içki çorucam. Doymadım lan doymadım! İçki lazım.

Şimdi... Buzdolabına bakıp bir tane sake şişesi bulmuştum. Onu da alıp evde içmeye başladım. Bir de bunun yanında karpuz olaydı eyiydi. Canım karpuz çekti, karpuzu güzel olan köy var mı ki? Amaann... Sıçmışım karpuza sade sade iç sakeni yeni yeni icat çıkarmayalım.

Out:Shigure'nin izniyle bende konuya katılayım dedim.

[Toako Asuka]

Rüzgar yavaş yavaş hızlanırken kulaklarındaki soğuk dahada kendini belli eder bir hal almıştı. Kızarmış yüzüne kıpkırmızı kulaklarda katılmıştı. Sahi bu kırmızı rengi bu kızın peşini hiç bırakmıyordu. Havalar ısındığında tüm vücudu kızarırdı. Soğuduğunda yüzü kıpkırmızı olurdu. Normal hava koşullarında bile en azından gözleri ve dudakları kıpkırmızıydı. Yanındaki çocuk ise tam tersine kırmızının tam tersi bir renk tonuyla bezeliydi. Mavi. Gözlerini gözlerine kitlediği çocuğu korkutup ürküttüğünün farkındaydı. Lakin yaptığı beklenmedik hareketle şaşırtmıştı çocuğu. Bir insanın duygularının bu kadar basit mimiklerle değişebilmesi şaşırtıcı bir şeydi.

Soğuk aurasını bir süreliğine kenara atmaya hazırdı ki, ortamdaki "diğer" kişiler genç kızın tüm gayretini yerle bir etmişti. Kendisine yapılan soğuk şaka değildi içinde söndürdüğü öfkesinin bir volkan gibi tekrar patlayıp çevreye saçılmasının nedeni. Bu değildi tüm bedeninden kanın bir anda çekilmesinin ve zar zor bir duygu yükleyebildiği yüzünün tekrar bir duvara dönmesi. Ondan bir mal, bir eşya gibi söz etmeleriydi kanına dokunan. Kuşkusuz bir dişi olmasından kaynaklanıyordu bu somut eşya gözüyle bakılması. Göğüsleri ve kıvrımları olması onu erkeklerden daha aciz bir yaratık konumuna mı düşürüyordu ? Asuka'nın gözünde böyle bir ayrım yapmak insanlığın kendisine yapılan büyük bir hakaretti. Ayrıca kendisinin "herkes eşit olmalı" düşüncesiyle kavrulduğunu düşünürsek bu iki geveze kesinlikle yanlış ata oynamıştı.

Herkes bir şey söylerken o sessizliğini bozmamıştı henüz. Gözleriyle ürkütücü bir şekilde yukarıdan aşağıya atlamış üç kişiyi izliyordu. Ruhsuz kızıla ve sosyal sorunlar yaşayan çocuğa ayrı sertlikte, ayrı bir öfkeyle bakıyordu. Eşitlikçiydi belki, ama bir kadına bir insana düşük muamelesi yapan bir insanın seviyesizliğine düşemezdi nefes alan hiç bir canlı. Boşluğa doğru bir adım attı. Vücudu çatıdan aşağıya tek kıpırtı olmadan iniyordu. Ayaklarını birleştirmiş ellerini ise sabit bir şekilde turuyordu. Rüzgarın ve aşağıya düşmesinin etkisiyle oynaşan saçları ise öfkeli bakışlarının önünde duran küçük bir perdeydi.

Yere inmesinin ardından gözleri vakit geçirmeden o iki kişinin gözlerine kilitledi. Tam bu sırada esmeyi kesen rüzgar ortamı gayet gererken. Yavaş adımlarla ilerliyordu. Ayak sesleri sokakta yankılanırken dudaklarından şu söz yerine zehir çıkmıştı adeta. " Sizin gibi aptallarla aynı oksijeni solumak insanlık tarihinin en büyük ayıplarından birisidir. Fakat sizin biraz daha oksijene ihtiyacınız olsa gerek. Beyne gitmiyor herhalde. "

No hard feelings bros!

[Shiranui Kanaye]

Kanaye aşağı inmişti,Taoreta-chan'ın yanına,bu sırada yukarıdan tıpkı bir şahin gibi süzülen kırmızı gözü gördü.Onların yanına gelmişti ve iğneleyici laflar söylemişti.Peki,bu durum Kanaye'nin ne kadar umrunda olabilirdi ? Laflara değil de,düşüncesizce davranıp onu incitmesine üzülmüştü.Sonuçta o genç bir kızdı ve kendisi için hiç hoş olmayan yakıştırmalar yapmışlardı.Kendisini affettirmenin bir yolunu arıyordu,hmm ne yapabilirdi ki ? Ah şu kadınlar,düşüncelerini anlamak Kanaye ve muhtemelen diğer erkekler için o kadar zor olmalı ki.O gelene kadar yaptıklarını düşündü,Taoreta-chan'ın yanına gelmişti,sonra Shigure'yle karşılaşmış ve tanışmışlardı,peki Shigure'yle kaynaşmak için ne yapmıştı ? Hmm,kibar konuşup gülümsemiş ve sigara uzatmıştı,her ne kadar sigara teklifini reddetmiş olsa da.O sırada söze kurtgöz atlamıştı,o atladıktan sonra neler değişmişti ? Tabii ya,Kanaye gözleri için güzel demişti ve daha sonrasında Taoreta ona ''Yavşama lan'' gibilerinden bir şeyler söylemişti.Bu sırada da altta kalmamak için ''Zaten gözleri kadar güzel değilmiş''demişti.Şimdi onun açısından düşünme zamanıydı,pek yakışıklı birisi sayılmazdı,peki pek de güzel sayılmayan bir kız,bana ''tipsiz'' ile eşdeğer şeyler söyleseydi napardı Kanaye ? Muhtemelen kahkahayı basar ve ''Teşekkür ederim,çirkin,bence güzel bir çift olabiliriz'' gibilerinden bir şeyler söylerdi.Huh,ciddiye almalıydı.Üzülürdü sanırım,bu da o kızı üzdüğü anlamına geliyordu.Daha sonrasında ise,Shigure'ye yakıştırmalar yapmış ve birnevi alay etmişlerdi,hatasının farkındaydı ama içten içe gülüyor kendini durduramıyordu.''Eğlenceli bir gün,şey üzgünüm.'' dedi durgun bir sesle,gülümsedi.Cebinden sigarasını çıkarıp,''Kullanır mıydın,Asuka ?'' diye bir soru yöneltmişti,iğneleyici laflarına karşılık.Suratında masum bir gülümseme vardı,aslında Shigure'den pek de farkı yoktu,neden o gelince farklı davranmaya başlamışlardı ki? Karşı cinsten olduğu için mi? Al işte,evlenmemek için bir güzel sebep daha.Şu kırmızı gözlü kız,ortamı tamamen değiştirmişti.Bir şey daha farketti Kanaye,kırmızı göz ? Kırmızı,yeşilin zıttıydı ve kişilikleri de zıttı.Bu kadar ufak bir ayrıntı,bu kadar büyük bir değişikliğe yol açmazdı sanırım ? Bir süre,düşüncelere daldı,bedeninin biraz daha açıldığını hissediyordu.Sıkılmıştı ve biraz da baygın bir ses tonu ile ''Ee millet,kahve ya da sake ne farkeder ! Bir şeyler içecek miyiz,içmeyecek miyiz ? '' demişti ve kendini tekrardan geceye bırakmıştı.

RP-OUT : Ganta Akira bölümsonu canavarı millet hazırlıklı olun

[Kokuryu Taoreta]

Sigarasından bir nefes daha çekti, ne seviyordu be şu mereti. Bağımlılık değildi ondaki, çoğu zaman yakmadan ağzında tutmayı seviyordu hatta. Sadece, özel anlarda ve canı gerçekten sigara çektiğinde yakıyordu sigarayı.
Zevk dolu bir gülümsemeyle elini ceplerine soktu ve yıldızlara bakarak Shigure'ye yüksek sesle cevap verdi. "Sake ve daha fazlası var, merak etme. Hepsi meraklı gözler ve ellerden uzakta güvende." dedi ve ufak bir pat sesi duydu. Görünüşe bakılırsa Shigure'de aşağı gelmişti.

Bu sırada yine gözlerini yıldızlardan ayırmadan "Sulu bir elmadan bile zevk alamıyorsan, hayattan zevk almayı nasıl bekleyebilirsin ki ? Belki de hala yaşamayı bilmiyorsundur Shiranui." dedi sakince. Hoş, ettiği laflar aslında çoğunlukla kendisineydi aslında. Ama bunu kendisinden başka kimsenin anlamasına imkan yoktu, hala aynı sorunun peşinde koşuyordu. İnsanlar ergenlik çağlarında bir şeyler yaşardı ve kendi yolunu bulurdu. "Neden yaşıyorum ki?" sorusu pek çoğu için bir tabu olmaktan çıkardı cevabı bulamasalar bile. Çünkü kazanmak istedikleri şeyler yada kaybetmek istemedikleri şeyler bulurlardı. Acaba bu soruyu sormaktan vazgeçtikten sonra, akıllarına gelseydi bir cevapları olacak mıydı ? Niye sormayı bıraktılar ?
Gerçekten, onlar olunca hayat daha mı anlamlı oluyordu ? Keji dışında pek bir şeye sahip olduğu söylenemezdi Kokuryu'nun. Yine de yeterli olması gerekmiyor muydu ? Hayır... Başka bir şey olmalıydı. "Birisi" ile olacak bir iş değildi koskoca yaşam. Yaşamaya devam ediyordu Kokuryu çünkü, yaşadığı sürece bir ihtimal vardı cevabı bulabilmesi için. Ruhsuz bir adamın ruhsuz yaşamı...

Sigaranın dumanı ters esen rüzgar yüzünden gözüne kaçarken Keji'nin patavatsızlığına kulak misafiri oldu yine.
"Yeter Keji." Demekle yetindi sadece. Kızın hakaretlerini alttan almayacaktı, kayıtsız bir yüz ifadesi ile Asuka'ya doğru döndü. Belli ki bu kızın tavırlarına sinir olan bir tek kendisi vardı . Sözlerinin altında kalmaya niyeti yoktu, yeterince soğuk nevale görmüştü. İçindekini dışarıya dökerken olabildiğince kayıtsız ve umursamaz bir ses tonuyla lafa girdi; "Farkındaysan karşımıza çıktığından beri oksijen yerine karbonmonoksit solumayı tercih ediyorum. Şahsen kendisine sert bir görünüm vermeye çalışıp, hoşuna giden bir yabancı olduğunda istemsizce yumuşayan birisi ile aynı oksijeni solumak vücuduma pek zararlı olabilir. Büyük ihtimalle az önceki lafımdan dolayı kendini kadın olduğun için aşağılanmış hissettin. Fakat söylediklerim mavi kafaya yaptığın hamleyi dışa vurmaktan başka bir şey değildi. Evet aptalım ve üzgünüm bir aptal tarafından alaya alınabilecek birisin. Şim-"

Tam konuşmasına devam ederken gözüne bir şey çarptı. "Lan?! Ben ışığı açık bırakmadım ki??" Evinin ışığı yanıyordu, bir anda surat ifadesi değişti ve yüz hatları sertleşip gerildi. "Sırası değil benimle gelin." dedi istemsiz bir sertlikle. Cevap beklemeden koşmaya başladı, ayaklarının altında chakra toplayıp düz duvarı tırmanmaya başladı. Neyse ki camı açık bırakmıştı, bu içerideki her kimse onu hazırlıksız yakalamak için bir fırsattı.
Gecenin bu saatinde kim evine izinsiz girmeye cürret edebilirdi ki ? Acaba bir suikast miydi ? Yada bir hırsız?
Şuanlık ne olduğu kim olduğu önemli değildi. Sadece bir an önce yakalanmalıydı.