Matsuoka'nın Laneti

[Bakuhatsu Taiyou]

Haha batıl inançlar..
Kusagakure'nin bir numaralı batıl inancını hiç duydunuz mu ? Matsuoka-sama !

O ağacı bir tanrı gibi görüyorlar. Konuşuyorlar, koruyorlar, şans getirdiğini sanıyorlar. Şans dediğimiz nedir ki ? Bir insanın bende kaçma olasılığı mı ? Öyle olsa bile şans diye bir şey olamaz. Bir sümüklünün bende kaçma şansı sıfır !

Tabi kaçan biri vardı. Asla unutmayacağım bir isim "D-a-r-a-i O-s-u-i" Ölsem bile dirilir seni bulurum. Tam havaya uçuruyordum seni, tam tam ölüyordun. Bakışlarını bile hatırlıyorum. Öldür beni diye inliyorlardı. Böyle güzel bir isteği reddetmek neredeyse imkansız. Seninde kellen bu sivillerinki gibi avuçlarımın arasında olacak ...

Taiyou bir bok yemiş, Köy meydanının en ünlü ağacı olan, çoğu kişinin yaşam ve sevinç kaynağı, dayanağı olan büyük ve şanslı Matsuoka'nın bakımı yapmakla yükümlü olan insanları vahşice öldürmüştü. Ona yalvarıyorlardı. "Yapma çocuk yapma" diye. Taiyo'nun gözleri dönmüştü. Ryuu Tatsu onu ele geçirmişti. Ryuu'nun öfkesini ve nefretini kusuyordu. Aç bir hayvan gibi saldırıyordu, öldürüyordu.

Bakımı yapması gerek bu ölülerin beş dakika sonra ağacın yanında olması gerekiyor. Fakat onlar yerine Taiyou orada olacaktı. Vakit geliyor,çanlar çalıyordu. Bakuhatsu bu ağactan ününü almaya gidiyordu. Birde bunu öldürünce şehit yaparlar. Hiçbir duygusu olmayan, hareket edemeyen gereksiz bir şeyi ...

[Bakuhatsu Taiyou]

Bakuhatsu tam karşıda dikilmiş gözlerini ağacın üzerinde gezdiriyordu. Çok garip ki ağacın etrafında ne sohbet eden yaşlılar ne oyun oynayan çocuklar ne de orasına burasına işeyen köpekler vardı. Sessiz sakin bir şekilde bakışıyorlardı Bakuhatsu ile. İki arkadaş gibiydiler. Lakin o arkadaşlardan biri haince bir gülümsemeyle bakıyor gibiydi. Sanki diğerinin canını yakacaktı.

"Matsuoka-sama, bugün nasılsın ? Dilediğim iyi dileklerin hiçbiri olmadı. Artık senden nefret ediyorum, ığıh. Hehehe, ulan bu ağaçla mı arkadaşlık ediyorsunuz lan ? O nasıl bir yalnızlık hissidir. Dünyada insan kalmasa ağaçla arkadaş olmam ben. Ne konuşabiliyor, ne hareket edebiliyor. Savaş zamanı ölüp gidecek kadar güçsüz bir tahta topluluğu. Şimdi o tahtalarla büyük bir ateş yakacağım Goukakyuu no Jutsu "

Goukakyuu no Jutsu ilerliyorken Bakuhatsu'nun bakışlarında bir değişme yoktu. Yapacağı her şeyi enine boyuna planlamıştı. Sadece patlamadan sonra kaybolacaktı. Ardından planı tamamlanmış olacaktı. Goukakyuu no Jutsu ilerlerken aklına öncelerden söylenen bir söz geldi. "Eğer kim Matsuoka'ya zarar verir, onu ağlatırsa dünyadaki tüm uğursuzluklar, tüm şanssızlıklar onun saklandığı deliğe kadar takip edecektir ! Sakın bu söylediğimi unutmayın ! Sakın bu söylediğimi unutmayın ! Sakın bu söylediğimi unutmayın ! Sakın bu söylediğimi unutmayın ! Sakın bu söylediğimi unutmayın !...."

Bakuhatsu'nun tüm bunlar aklına neden şimdi gelmişti ki ? Şimdi dünyadaki bütün kötülükler Bakuhatsu çocuğunun etrafında mı olacak ? Yok canım, aman sende ...

"Öyle bir şey olmayacak !"

[Bakuhatsu Taiyou]

Bakuhatsu Taiyou yapmaması gerektiği o şeyi yapmıştı. Matsuoka adlı insanlar için kutsal bir ağaca zarar vermişti. Bunu yapanın o olduğu anlaşılsaydı şuan öldürülmüş olurdu. Lakin kimse bunu bilmiyordu, öğrenemeyecekti. En azından Taiyou öyle düşünüyordu. Ağaç hakkında söylenilen o lanetlerin de yalan olduğunu kanıtlayarak kendini kanıtlayacaktı. Güya hipotezinde böyle ...

2 Gün Sonra..
Bakuhatsu evdeki birkaç eksiği almak için "Büyük Kusagakure Bit Pazarı"na gitmişti. Manavların olduğu bölümün sonuna doğru koşuyordu elinde bir kilo vişne ile. Tam o sırada başka biri önünden geçtiği bir pazar standından bir kilo vişne çalıyordu. Satışı yapan köylü insanlarını birbirine karıştırdı ve suçlunun Bakuhatsu Taiyou olduğunu söyledi.

5 Gün Sonra..
Bakuhatsu Taiyou 2 blok ötede kendinin sandığı yanlış bir eve girdi ve ev sahibi tarafından fark edildi. Ardından köy shinobileri tarafından çıkarıldı.

1 Hafta Sonra..
Bakuhatsu Taiyou köyden kaçarken köy görevlilerine yakalandı.

2 Hafta Sonra..
Kuzenini hapisaneden çıkarmaya gittiğinde onu kovuşundan kaçan bir suçlu sanıldı ve 2 gün gözaltında tutuldu.

3 Hafta Sonra..
Etrafındaki insanlar birden Ryuu Tatsu'ya dönüştü ve hepsine saldırdı. Lakin başarılı bir şekilde yakalanmadan kaçmayı başardı. Vücudunun çoğu yeri yara bere içinde kalmıştı. Ne kadar başarılı olduğunu siz düşünün artık ...

"Bu ne lan ! Matsuoka-sama laneti gerçek mi yoksa !" Bakuhatsu'nun etrafını büyük bir korku kaplamıştı

[Bakuhatsu Taiyou]

Üst üste gelen bu talihsizlikler Bakuhatsu çocuğunun gözünü epey bir korkutmuşa benziyordu. Sessiz bir şekilde durması, yemeden içmeden kesilmesi ve insan arasına karışmaması buna bir numaralı örnek olabilir. Mantıksal bir temele dayanmayan Matsuoka-sama inancı "Her batılda bir gerçeklik vardır." sözünü doğruluyor gibiydi. Çünkü ne kadar red etse de Bakuhatsu bir ... bir ... her neyse anladınız işte. O lanetlenmişti. Bu lanetten nasıl kurtalacağını, nasıl eski haline, eski güzel hayatına döneceğini bilmiyordu. Bu lanet onu içten içten öldürüyordu. Sadece hayatını değil, ruhunu da etkileyen büyük bir belaydı. Bu belanın adı ise "Matsuoka'nın Laneti" !

Bakuhatsu eline on kadar yapraklı bir çiçek almış yapraklarını koparıyor ve Matsuoka'nın lanetinden kurtulacaksın, Matsuoka'nın lanetinden kurtulamayacaksın diye sayıyor. İlk olarak Matsuoka'nın lanetinden kurtulamayacaksın diyordu ki sonunda Matsuoka'nın lanetinden kurtulacaksın çıksın. "Matsuoka'nın lanetinden kurtulamayacaksın, Matsuoka'nın lanetinden kurtulacaksın, Matsuoka'nın lanetinden kurtulamayacaksın, Matsuoka'nın lanetinden kurtulacaksın, Matsuoka'nın lanetinden kurtulamayacaksın, Matsuoka'nın lanetinden kurtulacaksın, Matsuoka'nın lanetinden kurtulamayacaksın, Matsuoka'nın lanetinden kurtulacaksın, Matsuoka'nın lanetinden kurtulamayacaksın, Matsuoka'nın lanetinden kurtulacaksın ! İşte budur. Matsuoka'nın lanetinden kurtulacağım. Pof, yani öyle umuyorum." Ardından oturduğu yerden kalktı ve biraz gezinmek üzere köy meydanına geri gitti.

Gittiğinde Matsuoka'nın kalıntıları hala duruyordu. Onu iyileştirmeye çalışan birkaç medikal ninja vardı. Etrafında birkaç çocuk vardı ve ağlıyorlardı."Matsuoka sana bunu kim yaptı, üğüğüğ !" Etrafında bir yaşlı adam vardı. "Matsuoka daha anlatacak çok hikayem var !" Etrafında genç bir kadın vardı. "Matsuoka evliliğim hakkında bana tavsiye verecektin. Neden konuşmuyorsun şimdi ?" diye ağlayan bir sürü insan görüyordu gözlerim. Bir shinobi onları uzaklaştırmaya çalışıyordu. "Onu iyileştireceğiz. Biraz daha sakin olun lütfen. Birkaç güne eski haline dönecek !" diyordu. Bir dakika bir dakika ! Kelimeleri inceleyelim. -Onu iyileştireceğiz- büyük ihtimalle Matsuoka'dan bahsediyor. - Biraz daha sakin olun lütfen- bu ise durumunun pek kötü olmadığı anlamına geliyor. -Birkaç güne eski haline dönecek- burada ise düzeleceğini söylüyor. Yuppi, lanetten kurtulacağım. Sadece iyileşme süresini hızlandırmam gerekiyor gibi. Hemen ayağa kalktım ve birkaç medikal ninja bulmak için koşmaya başladım. İlk adımımda bir muz kabuğuna basıp, yere yüz üstü kapaklandım ...

[Bakuhatsu Taiyou]

Şu anlık herhangi bir işi olmayan bütün medikal ninjaları topladım ve Matsuoka-sama'nın yanına geri döndüm. Hepsi Matsuoka'yı iyileştirmek için çabalıyorlardı. Bende bir banka oturmuş onları izliyordum. Onu iyileştirirsem beni affedecek ve üzerimdeki laneti kalkacaktı. En azından ben böyle düşünüyordum.

Matsuoka iyileşirken hava kararıyordu. Bakuhatsu çocuğu ise oradaki bankta uyuya kalmıştı. Matsuoka'nın iyileşme hızı neredeyse beş kat artmıştı. Sabaha kadar eski Matsoka-sama olacaktı. Çocuklarla oynayacak, yaşlıları dinleyecek ve genç kadına tavsiyeler verecekti. Ay batıp Güneş doğuyordu en tepeden. Bakuhatsu'nun salyaları bankın her tarafını sarmıştı. Yaşlı bir adam onun başına dokunup onu uyandırana kadar da salyaları akıyordu.

Sabah olmuştu. Yaşlı bir adam beni uyandırmasıyla yerimden fırlamış ve Matsuoka-sama'ya bakmaya başlamıştım.

"Matsuoka-sama. Ben büyük bir aptallık ettim ve sana zarar verdim. Sende bana bir lanet verdin. Ben dersimi aldım ve yaptığım yanlışı anladım. Lütfen beni bağışla."

Ardından oradan uzaklaştım ve olacakları izlemeye başladım. Hiçbir şey olamamıştı. Ne muz kabuğuna basmıştım, ne yere düşmüştüm, ne de birine çarpmıştım.

4 Saat Sonra..
Sonunda lanet üzerimden kalkmıştı. Matsuoka-sama'nın yanına gitmiştim. Bir kere güldüm ve gülerek geri dönmeye başladım. Her şey düzelmişti. Tam o sırada kafamın tam ortasına büyükçe bir saksı düşmüştü. BoOm !

"YETER ULAN !"