ayutandim.com
Alev almaktan, yanmaktan bahsedince sırıtmaya başladım. Ne yazık ki, ikizlerin bu durumuna rağmen kendisini dizginleyebileceğini söylerek, fazla uzun sürmemesine sebep oldu bu sırıtışımın. İkizleri bahane mi ediyor, yoksa cidden rahatsız bir durum mu bilemedim ama bana kalırsa tam da oynaşabileceğimiz, hatta biraz da heyecanlı bir ortamdı. Belki de zaman zaman yaptığım gibi gene üzerine düşüyorumdur ve kendini geri çekmek zorunda hissediyordur.
Neyse ki, bana “Aman çocuğa hallendim rahatsız ettim, aman istenmiyorum!” diye düşüne düşüne depresyona girme payı bırakmadan konuşmaya devam etti. “İstersen…” didi, “Gel bana gidelim!” didi. Hala kolunda dayalı olan çenemi pıt diye çekiverdim. Şaşkın gözlerle ve hafif açık kalmış bir ağızla baktım birkaç saniye. Nishi’ye geçmek mi? Bu istenmediğimi değil, aksine aynı isteğe sahip olduğunu ve de çözüm bulmaya çabaladığını gösteriyor. Üstelik… Miha ve Naka hadi neyse de sevişirken Kyou’nun takım taklavatımı görmesini istemem. Gözlemlerime dayanarak söylüyorum ki, Kyou sadece burada, benim evimde belirmeyi tercih ediyor.
Tam “Evet geçelim, orada aşk yap bana!” diyecektim ki, konuşma niyetiyle biraz daha açılmış ağzım, dövmeli işaret parmağı tarafından kapatıldı. Sonra da koltuk altlarımdan kollarını geçirdiği gibi sarılarak ayağa kaldırdı beni. Bu sarılmayla da kalbim gümbür gümbür etmeye başladı. Ayaklarım yere değip değmemek arasında, Nishi’nin evine giden kısa yolda beni sürüklemesine izin verirken kafamdan binbir türlü şey geçti bu gümbürtüye ek olarak. Çocukları(?) yatırmak, yere dökülen çikolatayı neyin çıkaracağı, az biraz sonra yaşayacaklarım, teyzenin kedisinin apartmanda gezip gezmediği, vesaire, vesaire.
Kapısından girerken, terliğimin teki apartman koridoruna düştü ve orada terk edilmiş kedi yavrusu gibi kaldı. İçeri girer girmez, belime daha da sarılması, ayaklarımı hem mecazi hem de fiziksel anlamda yerden kesti ve diğer terliğin de düşmesini sağladı. Kollarımı boynuna doladım saçlarımı okşaması ile ve öpücüklerine karşılık verdim. Elmanın bıraktığı tatlı tadı alabiliyorum. Demin alabildiğine aydınlık evimde çikolatayı devirmeden kalkamamış olan biz, şansa bakın ki Nishi’nin kazulet sehpasına çarpıp götümüze cam sokmadan koltuğa varmayı başardık bu karanlıkta.
Neyse efenim düştük biz koltuğa. Nefes almak için ara vermeye niyetsiz bir şekilde öpüşmeye devam ettik uzunca bir süre. En son ne zaman öpüşmüştük? Bir kaç gün önce öpmeye yeltenmiştim ama boyum yetmediği için dudağının kenarına kondurabilmiştim en fazla. Ondan önce? Hatırlayamadım nedense. Hatırlamak da istemiyorum, kendimi bu ana vermeyi tercih ediyorum. Onun beni ellediği gibi, ben de onun tenine temas etmek istiyorum! Yapamıyorum! Tulum giymişti bu hıyar doğru ya. O yüzden pek istemeden de olsa, ittirmek zorunda kaldım ben bunu. Öyle “Kalk lan istemiyorum!” ittirmesi değil. Oldukça nazik ve öpmeyi birden kesmek yerine azaltan bir ittirme bu. Hem nefes almak için, hem de karanlıkta bu karmaşada yakalayamadığım fermuarını indirmek için. Doğruldum ve de doğrulmasını sağladım dediğim gibi. Zaten boynuma kadar sıyırılmış olan tişörtü çıkardım yavaşça, sağ elini avuçlarıma alıp, kalbimin üzerine koydum, nasıl hızlı attığını hissetmesi için. Bıraktığım ellerimle yanaklarını okşadım ve yavaşça boynundan kaydırarak fermuarına ilettim bu elleri. Sonuna kadar, sanırım göbeğinin biraz altına geliyor bu mesafe, açtıktan sonra, yavaşça omuzlarından indirerek üst vücudunun tamamen çıplak kalmasını sağladım. Ardından da, göbeğinden yukarı doğru, ufak ufak öpücüklerle, yukarı boynuna ilerledim. Kalbinden geçerken onun da nasıl hızlı attığını hissedebilmiştim.
Boynuna, saçlarına gömdüm kafamı. Ani bir utanç, azıcık da korku dalgası geldi de bana, hehe! Utancı açıklayayım; birbirimize hallendiğimiz, yiyiştiğimiz anlar doğal olarak çok oluyor. Ama bahtsız bedeviler olduğumuz için hepsinde bir boklar çıktı. Bir yere varamadan, yarıda bıraktık hepsini. “Ay sabun yere düştü!” diyorum, kapı çalıyor. Kasığımdaki yara izini gösteriyorum, abisi eve dalıyor. Boş evde yer yatağında sarhoş tavşanlar gibi sevişmeye niyetleniyoruz, Kyou’nun hayaleti bizi elliyor derken en son gitmişiz biz bir buçuk ay önce sevişmişiz ya la? Hem de resmi olarak sevgili bile değilken! Bu kadar süre sonra en sonunda bir şeyler olacak ve iki taraf tamamen ayık. Korku kısmı da burada başlıyor işte… Ellerimi sırtında dolaştırmaya başladım, düşünüyorum hala boynuna gömük vaziyette. Ciddi ciddi bir buçuk ay olmuş köşkte sevişmemizden beri ve Nishi bunda sarhoştu! Sarhoş, çok istekli ve ertesi gün hatırlamayacak bir vaziyetteydi. Ben de en az onun kadar istekliydim fakat… Başta hissettiğim acı… Değinmek istemiyorum. Benim tarafımı geçtim, Nishi'nin açısından bakıyorum bir de; Nishi hala o gün olanları hatırlayamıyor. Ertesi gün bu konuyu konuştuğumuzda da bu duruma çok kolay alışamayacağını söyledi. Evinde kaldığım dönem takındığı tavrı ile ön yargısını iyice belli etmesi de cabası tabii ki. Ya bu gece... Olacaklardan sonra düşünce ve tavırları geri döndürülemez şekilde değişirse?
Belki korkum yersizdir? Yani düşününce, ilk “sevişmemiz” tanımadığımız bir yerde, gürültü patırtı içinde yakalanma riski ile, rahatsız bir şekilde gerçekleşmişti. En azından benim eski evime gidene kadar. LAN BEN O AĞRI İLE O YOLU NASIL ÇEKMİŞİM, ERTESİ GÜN HASTA NISHI’YE NASIL BAKMIŞIM HİÇ BİR FİKRİM YOK! Şu an ise Nishi’nin evinde, kalmayı ve vakit geçirmeyi sevdiğim bir yerdeyiz, ikimizin de rahat hissettiği bir yer. İkimizin de kalbi aynı hızla atıyor, ayık bir şekilde. Yani ben biraz alkol almış olabilirim ama keyfim yerinde olduğu sürece, alkol beni sarhoş etmiyor. Karanlık ve uslu bir sessizlik var, bu sessizliği bozan tek şey de nefes alış-verişlerimiz. Şu kadar vakit geçmesine rağmen donum hala kıçımda olduğuna göre, köşkteki gibi çata küte girişme durumu da yok. O an ile tamamen zıt şartlar altındayız yani.
Sırtındaki ellerimi nazik bir şekilde önüne, göbeğine çektim. Hızlarını epey bir azaltıp aşağı kaydırmaya başladım. Fermuarın başlangıç noktasına, elimi daldırabileceğim bölgeye geldiğimde durdum ve kafam hala boynuna gömük vaziyette, boğuk bir sesle “Şu camdan ANBU dalmadığı sürece durmayacağım bu sefer Nishi!” dedim. Sonra da elimin tekini daldırdım elimi içeri, hohoh! Sıcak, ve de sert. Bu yakınlaşmaya girmiş sağlıklı her genç erkekte olması gerektiği gibi. Boşta kalan elimi tekrar boynuna götürdüm hızla ve kafamı kaldırıp daha da istekli bir şekilde öpmeye başladım. Bu sırada da boynuna attığım elim, ikimizi az önceki yatar pozisyonumuza geri getirmekle meşguldü…