Dayanamayacağım, dalacağım sanırım ben içeri. Sanırım değil, elim kapı koluna tekrar gitti bile ve haşince tecavüz ediyor kola. Neden böyle bir şey yapıyorum peki? Siktiğimin kapısı kilitli çünkü ve ben suç kapı kolundaymış gibi davranıyorum mal gibi. Jeton paraşütle indi kısaca. Kola ettiğim tecavüzümü sonlandırıp, önce kibar sonra öküz bir şekilde kapıya vurmaya başladım, çok geçmeden de aynı öküzlükle o kapı açıldı ve içeriden beti benzi atmış Riko bir güzel bana çarparak çıktı. Kızı omuzlarından yakaladım ilk önce, bana bakmak yerine etrafa saçma sapan bakışlar atmakla meşgul oldu ilk birkaç saniye. Arkada şaşkın şaşkın duran abime bakıyorum da, zaten kıza deli saçması yapacak bir insan değil, cidden Riko su koyuvermiş bence. Beni bir şekilde atlatıp koşmaya başladı sonra manyak kadın, ama benden hızlı değildi elbette. Bileğimden tuttuğum gibi kendime çevirdim dramatik bir şekilde ve “Kaçacak mısın yani?” diye sordum. Aferin Riko, cidden aferin. Hadi tamam, ben bir şeyleri berbat etmeye, ailede makara olmaya alışkınım da… Kendini de rezil ediyorsun şu an. Hani, “O boku yemeden önce düşünecektin!” tarzı bir düşüncede değilim kesinlikle, ama fizyolojimden mi kaynaklanıyor bilmiyorum, kendimi kızın yerine koyamadığım için de bu davranışın sebebini çözemiyorum.
Kolunu bırakmamı istedi aşırı kızgın bir sesle ve ekledi; “Manyak!” Ya, cidden şu ana kadar yemediğim hakaret kalmamıştır sürekli bela ve kavga içinde olan biri olarak. Bu laftan etkilenmemem gerekiyor. Normalde "Seni bir sikerim, sonra inkar ederim. Bas git işine oç." demem lazım bu laftan sonra kıza.Siklemeyip, bir daha yanına iyi niyetle yaklaşmayacağım, hevesimi aldığım insanlar listesine eklemem gerekiyor bu insanı da. Neden etkilendim böyle? Neden mal mal bakıyorum? Boşluğumdan faydalanarak elimden kurtardı bileğini ve koşarak uzaklaştı benden, servisten, hastaneden. Ben ise arkasından bakarken, neden henüz baltalayacak bir şey yapmadığım halde bir ilişkiyi bu kadar çabuk bitirebildiğimi düşünür vaziyette kaldım. Belki de kurduğum çakma arkadaşlıklar, artık benim bir sabotaj girişimi yapmamı beklemeden kendi kendilerine imha oluyordur? Otomatiğe bağlamışlardır. Ne bileyim.
Belki de… Belki de şu ana kadar iyi niyetlerini suistimal edip dalga geçtiğim bütün insanların intikamıdır bugün olanlar, hı? Başka açıklamalar getiremiyorum bu lafın beni sinir edişine.
“Perşembe günleri doğumlara girmiyorum. Sadece muayene bakıyorum. O zaman dalga geçmek için daha uygun vakitler bulabilirsin.” Kafamı sesin kaynağına, arkamda duran ve artık yüzünde şaşkından ziyade sinir olmuş bir ifade olan abime çevirdim. “Tamam geç dalganı yine, önemsemiyor olabilirsin ama doğum da ciddi bir olay. Bari doğumlarla uğraştığım vakitte gelmeseydin bana bu saçmalıkla.” Dedi, arkasındaki devrilmiş sehpayı ve yerdeki malzemeleri göstererek. Dalga geçtiğimi düşünüyor. Haksız da değil, abimin yerinde olsam, kardeşim de yine benim gibi olsa, ben de eşek şakasına maruz kaldığımı düşünürüm hani. Gözlerimi devirip homurdanarak odaya girdim, malzemeleri toplamak için eğilirken de “Dalga geçmek gibi bir amacım yoktu, ciddiyim bu sefer!” dedim. Bir yandan malzemeleri toparlıyor, bir yandan da hızlı hızlı olayı anlatıyordum. Çok geçmeden abim de yanıma çömelip malzemeleri toparlamama yardım etmeye, mırıldanır halde neyi nereye koyacağıma dair talimatlar vermeye başlamıştı. Anlattıklarıma dair pek yorum yapmadı, zaten saniyede dörtyüz on dört kelime konuşabilme yeteneğimi aktive edip anlatmıştım bütün olanları: Riko ile sabah karşılaşmamız, bana sorununu anlatması, benim mal gibi ona yardım etmek istemem… Artık anlattıklarımın sonuna yaklaştığımda fark ettim de sadece yorum yapmamakla kalmıyor, gözlerini de kaçırıyor benden. En sonunda bitirdiğimde ise sessizce kafası salladı sadece, aynı bakmaz şekilde. Gözlerini bana bakmak yerine saati kontrol etmek için kullanmıştı, refleks olarak ben de saati kontrol ettim; yirmi dakikası kalmıştı molasından.
Son malzemeleri de toparlayıp yerine koyduğumda sessizlik o kadar uzun gelmeye başlamıştı ki uyarasım geldi, değerli molasını burada yanımda sinir bozucu bir şekilde susarak geçireceğini söylemek istedim. Neyse ki bunu yapmama gerek kalmadan kendisi konuştu. “Miha…” Dedi, “Bahsetti bana şeyden… Geçen şey istemişsin.” Ne istemiştim lan? Ne.. Ah. Doğru, iki üç gece önce ben, ikiz kardeşlerim Naka ve Miha, Nishi ve bacısı, dışarıda bir yerlere çıktık. Uygun bir vaktini bulduğumda da, Miha’ya fobimden ve ondan kurtulmak istediğimden bahsetmiştim; Katana fobisi. Ne mal fobim var aq. Zaten bu fobiye mal ikizler yüzünden sahip olmuştum, çükümü keseceklerdi yanlışlıkla zamanında. Neyse uzun hikaye, ya da kısa, ama şimdi anlatacak değilim işte. Tabi Miha daha taze genin bir medikal bebenin teki olduğu için, onun bana yardım etmesinden ziyade, abimle konuşmasını bekliyordum ki konuşmuş da. Ben bunları düşünene kadar abim aynı bana bakmaz şekliyle masasına geçmiş, üzerinde ilaç logosu olan dandik not kağıtlarından birine bir şeyler karalayıp bana uzatmıştı. “Arkadaş olduğumuz söylenemese de, bu konuda güvenirim kendisine.” Demişti uzatırken de. Kağıda baktım; Higashide Masahiro. “Fobi ve takıntılar uzmanlık alanı. Biraz, garip bir yöntemi var…” Bunları söylerken gözleri hala başka yerlerdeydi, lan, neden böyle sinir oluyorum bugün küçük detaylara? Neden adam gibi yüzüme bakmıyor? Babam olacak hıyar gibi, kız kardeşimin mal gibi uyuşturucudan ölmesi konusunda beni suçladığı fikrimde haklı mıyım acaba? Çattım kaşlarımı en asisinden, “Sağol…” diye de mırıldanma-homurdanma arası bir ses çıkardım, onun yaptığı gibi ben de gözlerimi başka yerlerde gezdirmeye başlamışken.
Riko mal gibi kaçtı, abimin dağılan odasını da toparladım, e bir de üstüne beklemediğim yerden fobi yardımı da geldi. Gideyim o zaman ben. Gideyim gitmesine de, bu düşünce aklıma ne zaman gelse hayırlısıyla kapıdan çıkmak nasip olmuyor bana. Ne güzel, eve gidip gereksiz depresifliğime sabah kaldığım yerden daha intense bir şekilde devam etmek gibi bir planım vardı, hatta bir ara Nishi-cağızıma uğrayıp ona da bulaştırabilirdim gereksiz depresifliğimi, depresyon çocuklar gibi otturur duvarı izlerdik ama yok. İlla bir sorun çıkacak. Gerçi eninde sonunda eve gidip bu dediklerimi yapacağım ama şu an değil. Beceriksizce elimi kolumu “Gidiyorum ben.” Manasında sallar gibi olduktan sonra yöneldim kapıya. İçeriyi toparlamak için girerken ikimiz de kapatmamıştık kapıyı. Tam çıkacaktım ki, tam çıkıyorum… Arkamdan abimin sesi; “Ona en yakın sen vardın…” dedi tüm soğukluğuyla.
“Neden fark etmedin?”
Başlıyor muyuz? Bence başlıyoruz. Haklıymışım değil mi?
Out: Devamı Apartman Toplantısı’na Free RP olarak gelecek. Kyou-Kiyo-Kichirou olayını burada yazıp başlığın amacını saptırasım gelmedi, hem de üşendim.
Bitti başlık. Teşekkürler Riko. Teşekkürler okuyucu.
