Yine yağmur, dövüyordu sokaklarını yağmur ülkesinin. Tellere, borulara çarpıyor, ve yıpratıyordu köyü. Geçen her saniye, dinlemeyi bıraktığın her saniye yere çarpan yüzlerce, binlerce yağmur tanesinin hayat hikayesini dinleyememek demekti, bu yüzdendi Izumi'nin penceresini açık tutması, uyurken bile.
Var olmak, unutulmak ve yok olmak arasındaki ince çizginin farkındaydı Izumi, ve ona göre davranırdı. Her an vardı, her an yok olabilirdi, ama unutulmak kolay değildi. Amacıydı Izumi'nin unutulmamak, her fırsatta söylerdi bunu. Etkileyici bir istekti, unutulmamak. Herkesin hatırlayacağı bir yerde zihinlerde yer edinmek. Unutulmak kolay değildi ama, unutulmamak çok zordu.
Peki, birilerini unutmayacak tek şey nedir? En kötü durumdan, en iyi durumda yaşayana dek, arkadaşının varlığını unutmayacak varlıklar nelerdir? Anneler mi? Hayır, anneler vazgeçebilirdi. Böyle düşünmek zorunda olduğu için üzgündü Izumi, ama babasına verdiği sözlerden dolayı yalnız olmalıydı. Köy halkı olabilir miydi? Belki, olabilirdi. Köye saldıran büyük, iğrenç bir yaratığın elinden kurtarmak bir köyü, senelerce şükran ve saygıyı hak etmek anlamına geliyordu. Gel gelelim, Izumi de bahsi geçen büyük, iğrenç yaratıktan köyü kurtarabilecek güçte değildi. Gel gelelim, Izumi bahsi geçen yaratığa zarar verebilecek güçte bile değildi. Korkaktı biraz Izumi.
Ama, senin saygını asla unutmayacak varlıklar, evcil hayvanlardı. Onlar asla unutmazlardı. Asla, asla unutmazlardı. Tüm hayatları, yaptıkları ve yaşadıkları size duydukları saygı, şükran ve umutla dolu geçerdi. Ve Izumi, bu saygıyı hak eden bir insan olduğunu düşünüyordu. Evet, Izumi kesinlikle saygıyı sonuna kadar hak ettiğini düşünüyordu.
Ve Izumi, kalıcı bir hayvan bulmak istiyordu. Ve Izumi, arkadaşlığının asla bozulmayacağı, kanla tasdiklenmiş bir arkadaşlık istiyordu. Ve Izumi, bunun için ne yapması gerektiğini de biliyordu. Öğrenmeliydi. Gitmeli, kan anlaşması yapabileceği minik, tatlı yaratıkların nerelerde yaşadığını öğrenmeliydi. Öğrenmeliydi ki, gitmeliydi. Ya da, gezmeliydi her yeri bir gezgin gibi. Öğrenmeliydi ki, hayatın sırlarını bir başka insandan da anlayabilmeliydi.
Hayatta kalabilmek için öğrenmeliydi.
Tekrar makyajını yaptı Izumi, tekrar giyindi inanılmaz şık. Geçirdi yağmurluğunu üzerine, kemanını koydu keman kutusuna. Ama önce yapması gereken, Inochi'nin evine gitmekti. Evden yalnız çıkamazdı kesinlikle, asla çıkamazdı. Inochi'nin evine geldiğinde ise kapıyı çalacaktı, ve onu gelmeye ikna etmeye çalışacaktı.
"Günaydın, dünyanın en güzel, en mükemmel kuzeni. Günaydın hayatımın ateşi, günaydın ruhumun yakıtı. Günaydın gözüm, günaydın zihnim. Ufak bir geziye çıkmaya var mısın?"