İsim: Kazuya, Kawa
Yaş: 19
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.79
Kilo: 60
Köy: Ishigakure (Doğumundan kısa bir süre sonra)
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Yeni bilgiyi beynine, bildiklerin cinsinden işle.
Suppu.
Dış Görünüş
Çok da erkeksi olmayan ancak çekici bir gülümsemenin hep yüzüne yapışık olmasından dolayı, uysal ve saygılı bir görünüşü vardır. İlk bakışta duygusallığını göremezsiniz yüzünde. Ancak gözlerine dikkatli bir biçimde baktığınızda, göz yaşlarının akış yollarını görebilirsiniz. Kızıl saçları ve renkli gözleri, yakışıklı sayılabilecek bir kafatasının üstüne gerilmiş deride güzel durmuş olabilir ancak giyim tarzı için pek de aynı şey söylenemez gibi. Defterleri ve kalemleri sığdırmak için geniş ve bol cepli kotlar, şortlar, üstüne ise kafasına göre desenine hiç bakmadan giydiği tişörtler, soğuk aylarda ise, üstüne geçirdiği dedesinin eski paltolarından (en geniş ceplilerden) anlaşılabilir. Arada sırada gömlek giyerek bir tarz sahibi imajı vermeye çalışsa da, her zaman başarılı olduğu söylenemez.
Özgeçmiş
Annesinin yorgun bi' halde olduğunu görüp, onu kıramayan Kaya Kazuya, küçük kardeşinin uyuması için ninni söylemeyi kabul etmiş bi' şekilde Kawa'nın odasına doğru yürüyordu. Ufaklığın en sevdiği ninniyi o da çok seviyordu. Babasının olduğu söylenen eski kitaplardan birini okurken görmüştü altında Suppu imzası ile. İlginçtir ki defalarca çabalamalarına rağmen uyutamadıkları ufaklık bu ninniyi okumaya başladıktan sonra etrafa bi' kaç gülücük göndermeye ardından gözlerini kapatıp, bedenindeki o minicik kasların gevşemesine izin vererek ablasının o tatlı sesinden dinlediği ninninin 3. ya da 4. tekrarında uykuya dalmaya başlamış, ablasıyla annesi bu işe şaşıp kalmışlardır.
"Kaaaaa-waaa - iii!"
Sesi duyduğu anda kafasını odanın kapısına çevirip, ablasını gören bebek kahkahalarıyla selamlamıştı onu. Biliyordu, yine ninni gelecekti. Sanırım ne olduğunu bilseydi buna sabırsızlık diyecekti içinden. Ablasının yavaşça yanına oturmasını seyretti. Saçlarını izledi. "Ne kadar da güzel, parıl parıl saçları var hem ben ahogelere bayılırım." diye düşünürdü eğer güzelin ve ahogenin ne olduğunu bilseydi. Üç kere hızlı hızlı gözlerini kırparak sabırsızca tepinmeye başladı yatağında. "Haydi, başla artık!"
"Dolunayın mutluluğu, çarptırır kalbimi,
Gecenin güneşi, kanıma etki ediyor.
Suyun ferahlığı, ve gecenin soluğu,
Ruhuma dokunuyor, uyku vakti.
Sanki yıldızlar bi' orman,
Dalları vuruyor yüzüme,
Dolunay'ın gecesi seni hep seveceğim,
Hemen uyuyorum, yarın yine gel."
Bu ninni her gece söylenir dururdu, dolunay olsun ya da olmasın. Zaten o gece gökyüzüne bakan dolunayı göremeyecekti.
-----
Yangının üstünden yıllar geçmiştir. O gece Kawa ve Kaya'nın anneleri yanarak ölmüş, Kaya ninniyi defalarca tekrar etmiş olmasına rağmen kardeşini bi' türlü uyutamamış, bi' anda her yerlerini saran yangından kendisini ve küçük kardeşini kurtararak ninesinin ve dedesinin yanına doğru yola koyulmuştur.
Okuma yazmayı dedesinden öğrenmiştir Kawa. Öğrendiği günden beri de var olan kavramlara kendince farklı isimler bulmaya, bununla da yetinmeyerek kendisinin var ettiği kavramlara isimler vermeye çalışmış ve bunları not etmiş, böylelikle kendine ait bi' dünya ve dil sistemi oluşturmuştur. O zamandan beridir de ne defteri ne de kalemi eksik olmuştur cebinden. Duygusallığını, doğaya kapılıp gidişlerini, geceye olan aşkını, söyleyemediklerini aklına gelen her şeyi yazmıştır o defterlere. Tek varlığı, tek gerçeği onlardır çünkü, ha bi' de ailesi.
Sevdiklerini bir gece, çok sevdiklerini her gece kaybedersin.
Suppu.
Çok fazla arkadaşı olmamıştı hiç. Bi' Kichi vardı, yeşil gözlü, upuzun siyah saçları olan. Ufak tefek kısa boylu bi' kızdı. Bi' de Hideki. "Çerçeve Hideki" derlerdi. Gözlüklerinin çerçevesi normalin belki de 5 katıydı, ya da Kawa ve Kichi öyle görüyordu. Hideki başta buna kızsa da sonraları alışmaya, hatta sevmeye bile başlamıştı.
Kendini bilmeye başladığından beri Kichi'ye aşıktı Kawa. Ancak hiç söyleyememişti, hatta "kichi" onun yaratmış olduğu dilde "aşk, güzellik ve huzur" demekti. Her zaman nazik davranırdı kendisine, bazen Hideki'yi çağırmazlar beraber Kushina Ormanları'na giderlerdi. Shinobilerin gözlerinden uzak kuytu bi' köşeleri vardı. Orda şiirlerinden okurdu Kichi'ye. (Bazen hala o çocuksulukla ve masumlukla yazdığı şiirlere bakar ve Kichi'yi düşünür, acaba nerelerdedir şu an? O lezzetli onigirilerini de özler durur.)
Belki Kichi de ona aşıktı kim bilir. Ne yazık ki bunu hiç bi' zaman öğrenemeyecekti, ertesi gün bi' daha Kichi'yi hiç görmeyecekleri bi' hayat başlayacaktı. Üç hafta sonra da kendini akademide buldu. 7 yıl sonra ise Chuunin'di. Çerçeve Hideki de unutuldu gitti.
Kichi'nin sebepsiz gidişi derinden sarsmıştı onu. Hep aklına geliyor, bazen yemeğini doğru düzgün yemeden kalkıyor, onunla gittikleri yerlere gidiyor, ağlıyordu. Ailesinden gizlemek zorundaydı ancak onlar zaten bi' şekilde anlıyor, bi' şekilde görüyorlardı. Bazen ablası geliyor yanına küçükken söylediği ninniyi söylüyordu. O ise gözlerinden kan getiresiye kadar ağlıyordu, deliriyordu. Evet, evet gerçekten kafayı sıyırmak üzereydi.
"Dolunay'ın gecesi seni hep seveceğim,
Hemen uyuyorum, yarın yine gel."
Köye uzak bi' noktada, dedesinin de sayesinde ufak bi' kulübe yapmak için izin alabilmişti. Bundan sonra orda yaşayacak, orda ağlayacak, orda yiyip, orda içecekti. Bi' süre ailesi dahil hiç kimseyle görüşmek istemedi. Bi' kendine, bi' Kichi'ye kızıyordu. Neden gitmişti, neredeydi, neden haber vermemişti, onu seviyor muydu, onu düşünüyor muydu? Neden izin verdim ki gitmesine, neden söylemedim sevdiğimi, neden korktum, neden?
Günler günleri kovaladı, acı çekti, ağladı, aç kaldı, ölmeyi denedi, hiç konuşmadı, bekledi, bekledi, bekledi...
En sonunda kabullenmek zorunda kaldı durumu, yüzü de ufaktan silinir gibi mi olmuştu aklından ne? Evet, gitmişti, belki bi' daha hiç göremeyecekti onu, ama içinde bulunduğu durum gerçekten saçma sapan ve hiç alışık olmadığı bi' durumdu. Epey zayıflamıştı, hem ailesini de üzüyordu, sanırım bi' son vermeliyim artık buna diye düşündü. Zamanla ufak hüzünler kaldı ona sadece, bi' de şiirler.
Çok konuşan, çok güçsüzleşir. Konuş, ancak bırak sessizlik senden daha çok konuşsun.
Suppu
Kişilik
Mütevazı bi' kişiliği vardır Kawa'nın. Bi' nehir kadar durgun ancak sinirlendiği zamanlarda bütün engelleri aşıncaya dek akmaya devam eden bi' şelalecesine hırçın. Evet sinirlendiğinde fevri çıkışları oluyordur. Jouninlerden yediği azarların haddi hesabı yoktur. Ancak doğru bildiği yoldan insan neden şaşmalıdır ki?
Genelde gülümsemesiyle insanları mutlu eden, espri kalitesi inişli çıkışlı olan ancak, gülmeyi güldürmeyi her zaman sevmiş biridir o. Başkalarının gülmesi için ağlamaya razıdır. Sevdikleri için her türlü fedakarlığı göze alabilecek bi' yapısı vardır.
Duygusal biridir. Her zaman cebinde taşıdığı bi' defteri vardır. Ön kapaktan açılınca şiirler ve aklına gelen güzel sözler (bi' de şu Suppu adı verilen kişinin sözleri var tabi), arka kapaktan açılınca ise kısa kısa bazılarının sonu olmayan hikayeler yazılıdır. Bütün duygu ve düşünce dünyası o yazılarda saklıdır. Defterini kendince yarattığı karakterlerle şifreli olarak doldurur. Başka gözlerden sakınmakta fayda var çünkü.
Arkadaş canlısı ve sevecen biri olmasına karşın utangaç ve çekingen biridir Kawa, yazdıklarını kimseye göstermek istemez, sadece kendi paylaşırsa bilinsin ister.
Zeki ve çalışmayı seven biridir. Yorulmak bilmeden çalışmaya razıdır ancak tek bi' şartla; işi ve işvereni sevmek.
Doğayı ve hayvanları her zaman sevmiştir. Ancak sevmediği bi' şey vardır. Neydi o tüylü olan. TARANTULA! Iyyy, kağıda yazılı olsa içinden okurken bile telaffuz etme onu! Nefret nefret nefret nefret eder. Küçük örümceklerden de hoşlanmasa da haklayabilecek cesareti bulur kendinde ancak tarantula, AMAN TANRIM!!
Eksiklikler: Fobi - 30GP
O'nların neden 8 bacağı olduğunu şimdi anlıyorum. Her bacağını haftanın bir gününe koyduğunda benim hangi günde olduğumu bulabilsinler diye.
Kazuya Kawa
Profil
Güç: 2
Çeviklik: 6
Kondisyon: 5
Potansiyel: 3
Varlık: 6
Zeka: 8
Düzenleme: Ufak detay ve mantık hatalarını gözden geçirdim.