"Ya vurmasana kızım şurda seni nelerden kurtarmaya çalışıyoruz.", diyordu içinden Mao. Suratı ağlamaklıydı, elleri ve gözleriyle yatağın altına, yastıkların altına bile bakmıştı. Nereye uçmuştu bu lanet don!? Kız her vurduğunda arayışı yavaşlıyor, durum umutsuzlaşıyordu. Yatak aşırı sallanmaya başlamış, resmen Mao'nun düşmanına hizmet ediyordu adeta. Yatak her sallandığında gıcır gıcır sesler çıkıyordu, fazla çıkıyordu. Mao bütün hanın bu sesleri duymasından korkuyordu. "Gencim ben ama çok gencim, böyle bir durumda yaşıtım bir kıza yakalanmak için de yaşlıyım." demeye kalmadan küt diye bir ses kızın yataktan düştüğünün sinyalini vermişti. "Hala çırpınıyor derdine yandığım!" diye arayışını hızlandıran Mao, bir yandan da handaki insanların yorumlarını duyabiliyordu; "Yatağa sığamadı itler!" diye bağırmıştı kesin bir adam, yaşlı bir adam "Ben de gençken böyleydim." diyordu sokak kadınının birine. Mao, "Hayır, şey yapmıyoruz." diye bağırmak istemişti.
Derken yatak tekrar sallanmış, Mao'nun korku dolu bakışları açında kız yatağın üstüne çıkıp elinde; biraz önce Mao'nun kıçında olan donu sallamaya başlamıştı bile. Pis bir şekilde kahkaha atarken, yatağın altında don bulduğuna sevinmişti. Mao kızaran suratını yatağa gömerken kızın kahkahası bir anda kesilmişti... Mao bir anlığına kıza dönüp açıklama yapmak istese de düşmanını gözler önüne sermekten korkmuş ve yapmamıştı. Bir anda kızın yataktan tekrar yere atladığını fark etmişti Mao, bakışlarını çevirdiğinde kızın donunu sakince yatağın köşesine bırakışını izlemiş; donunu tekrar giymesini isteyen sözlere itaat edip hemen geçirmişti hızlı hamlelerle. Düşmanının "Hayır, çıkacağım buradan! Hayır!" bağırışlarını utancından duymamıştı bile. Uğraşlarını da görmezden gelmişti, yüz üstü yüzer gibi iki küçük hareketle yatağın alt kenarına gelmiş ve aşağıda ne olduğunu anlamadan utançla bekleyen kızla göz göze gelmişti.
"Şey... Riko-chan, hani sen sabah düşmüştün ya. Sonra bir de ağırlığını verdin, işte bizde böyle şeyler olduğu zaman bir canavar uyanıyor içimizde. Dışımızda ama içimizde, hormonlar kan falan derken tabi ben sen gittiğinden beri bu canavarla uğraşıyorum, çakra bile biriktirdim biliyor musun? Hani genninken Oukashou öğrenmek için o kadar uğraşmam gereksizmiş harbiden. Yanlış anlama yani, sen gelmeden önce şey yapmam gere- Canavar işt-"; bir an durup kızın şaşkın suratına baktı Mao, ne Saen kalmıştı aklında, ne de başka şeyler, düşmanı bile susmuştu kendiyse beraber. "Ne diyorum ben... Saçların çok güzel kokuyor Riko-chan." derken elini kızın yanağına koydu ve suratını kendininkine çevirdi, kızın suratına yaklaşıp dudaklarını kızın nemli dudaklarına değdirdi ve tecrübesizce- daha önce öpmemişti ki kimseyi zavallıcık- öptü kızı; derken yatağın üzerinde dengesini kaybedip kızın üstüne doğru yavaşça kaydı. Yine kızın üstündeydi, dudaklarını çekmemişti. Soğuk taş zeminin üstündeki halıyı dizlerinin altında ve tek elinde hissetti. Ne yapıyordu? Düşmanını besleyen şeyin aslında kalbi olduğunu unutmuştu, sanırım bir açıklama getiremeyecekti sebebine.