Ben yerde kanlar içinde yatarken, ortama donları dizlerinde Yubo gelmişti. Ne yaptığı kesinlikle belirsiz bu adamın. Belanın önde gideni. O sırada saçma sapan konuşmaya başlamıştı. Ancak işler bununla kalmamış, şu kıl elemanda saçma sapan bir şeyler söylemişti Yubo'ya. Ellerimi yere koydum ve yavaşça yerden kalktım. Sırtım feci bir şekilde yanıyordu. Yaranın sıcaklığıyla acıyı çok hissetmemiştim ancak şimdi hareket ettikçe canımın yanışı artıyordu.
Ayağa kalktıktan sonra, Yubo'ya "Kapatın çenenizi ahmaklar! İkinizin de ne övgüsüne ne de sevgisine ihtiyacım yok. Tch... Cehenneme kadar yolunuz var, piç herif!" dedim ve yerdeki şu az önce dövüştüğüm elemana baktım gözlerimi çevirip. Ardından sadece yürüdüm. Mutfaktan çıktım ve "Beni sakın rahatsız etmeyin! Haricinde istediğiniz boku yiyebilirsiniz." dedim ve odama çekildim. İlk iş sırtımdaki kanamayı bir havluyla durdurmaktı. Dikişe ihtiyacım olacak kadar derin olduğunu düşünmüyorum.
Şimdi bu herif bizim yeni ev arkadaşımız mı olacak? Sanırım beni katil edecekler. Gerçekten gittikçe huzurum bozuluyor ve bu benim beynimin seyirmesine neden oluyor. Doğru düşünemiyorum. Belkide Yubo'yu öldürüp bütün hepsinden kökten kurtulabilirim. Sonuçta Yubo olmazsa başımda bağıracak kimse kalmaz. Ah... Bizim Çakma Kami, tek başına zaten dünyaya bedel. Hıh... Sadece şu pislik herife sinirliyim galiba. Kimseyi öldüreceğim yok ama o herif benden daha çok dayak yiyecek. Bir yandan, sırtımı biraz daha derin kesseydi, işimi rahatça bitirebilirdi. Sanırım bugün şanslı günüm.