Her zamanki bütün çocukları evimin önünde topladım. Neden topladım derseniz, her zaman ki gibi yeni bir hikaye anlatacaktım onlara. Geninliğimde yaptığım görevleri anlatırdım. Onlarda rahatsız etmeden beni dinlerlerdi. Arada bir uyurken gürültü yapıp başımı şişirseler de severdim bu çocukları. Neyse herkes toplandığına hikayemize başlayabiliriz, İlk önce hoşgeldin demekle başlayalım, ''Hoşgeldiniz çocuklar, size bugün anlatacağım hikaye biraz garip olabilir. Bir sapık arkadaşımdan bahsedeceğim size.'' diyerek gülmüştüm. Çocuklarda heyecanla hikayeyi anlatmamı beklemeye başlamışlardı. Bismillah... dedikten sonra anlatmaya başlayalım.
''O zamanlar, ben baya bir gençtim, bu saçlarım falan daha kızıldı. Köyde beni gören kızlar baya bir hoşlaşıyorlardı. Haa... bir de hasır şapkam vardı. O şapkayı baya severdim, kızlarda bayılırdı. Çok karizmatik görünürmüşüm, yani öyle derlerdi. Belki öyle değildir bilemiyorum. Her neyse... Genin rütbesinden Chuunin'e çıkmaya çaba göstermeye çalıştığım zamanlarda bir eskortluk görevini kabul etmiştim. İshi'ye Kusa'dan bir tüccarı götürmeye çalışacaktık, kendisi böyle asilzade gibi bir şey, babası İshi'de sanat mı ne yapıyormuş bende anlamadım orayı. Yani garip biriydi. Adama bir şey söylesek benimle konuşmaya ne cüret edersin gibimsi laflar söylüyordu. Bizde çok muhatap olmuyorduk Akira'yla. Bu olay galiba 6 yıl önce oluyordu. Yani o zamanlar yakışıklı bir ergen olduğuma göre 15 yaşındaydım evet. Şimdi bu köye vardıktan sonra 2-3 gün kalmamız gerekiyormuş. Daichou öyle istiyordu, yapacak bir şey yok. Çekecektik bu İshigakure'yi. Güzel kızlar olduğunu sanmıyorum. Hepsi çirkindir valla, nede olsa kaya ülkesi, herkes zencidir diye düşünmüştüm. Lakin öyle fazla zenci tipliler yok, yani yüzde 60ı öyleydi. Yani ben öyle sezdim, her neyse burada yemek yiyecek yerler arıyordum, Kusagakure gibi değil burası. Dükkanlar falan farklı, bende karşıma çıkan ilk dükkana abandım. Sonra ''En güzel çorbanızdan bir kase istiyorum.'' diyerek yemeği sipariş etmiştim. Etmez olaydım, çorba o kadar iğrençti ki adamın üzerine kusacaktım. Yani anlayacağınız yemeklerimiz bile farklı diğer köylerden. Şincik ben yemek yedikten sonra etrafa biraz göz gezdirmeye başladım. Dost falan edinirim diye düşünmüştüm, fakat karşıma Ganta diye biri çıktı. Çocuk hayvan gibi, ''Bana yemek ver!'' diye bağırdı ve bir kase çorbayı tek dikişte bitirdi. Hayvanoğlu hayvan, nasıl içti o kadar çorbayı. Benden küçük, kısa boylu cılız bir şey. Ondan gözlerimi alamadığımdan, bana dönerek, ''Ne bakıyorsun lan goduk.'' diye küfür etmeye başlamıştı. Bende bir şey diyemedim gülüp geçmiştim. Yalnız, çocuk korkusuz gibi bir şeydi. Gelecekte çok can yakacak gibiydi. Şimdi napıyordur acep? Çok merak ediyorum, o çocuk gittikten sonra çorbacıya bu çocuğu sordum. Oda isminin Ganta olduğunu ve buralara yabancı olduğunu falan söylemişti. Dediğine göre çocuk lanetliymiş, yani köyde yaşayan kişiler ona öyle sesleniyormuş. Çok takan yokmuş çocuğu. Etrafa doğru göz gezdirirken yanıma deli bakışlı, saçları dikik biri oturdu. Benle yaşıt gibiydi sanki, fakat benim vücut yaşıtlarıma göre iri olduğundan ondan büyük olduğumu sanabilirdi. Bu çocuğa yönelerek, ''Bilader ateşin var mı?'' dedim. O zamanlar arada bir sigara içerdim, ama siz sakın başlamayın çocuklar. İçtim sol kolum gitti, görüyorsunuz, ehehe...''