Sanırım bugün oldukça güzel geçecek. Zira uzun zamandır böyle bir başlangıç yaşamamıştım. Gün ortasında kapkara bulutlar, bulutların bıraktığı çok hafif rahatsız etmeyen yağmur ve onun üstüne ara ara nazikçe tenime çarpıp ''Hey, bende buradayım'' diyen rüzgar. Olması gereken muhteşem üçlü bir arada. Üzerinden bir hayli vakit geçmişti böyle bir güzellikle dolaşmayalı. Ormana gireli daha bir kaç dakika oldu ve toprağın nefis kokusunu şimdiden buram buram hissetmekteyim. Ormanın en sevdiğim noktasına gidiyorum ve şimdiden kendisine doymaya başladım. Bir yer bu kadar lezzetli olabilir mi ?
Bugün ormanda ne yapacağım hiçbir fikrim yok aslında. Amacımı belirleyek gelmedim. Boş günümde kafamı dinleyerek geçirmek istediğimden olsa gerek her zaman ki yalnızlığımı kucaklayarak çıktım evden. Nedenini bilmediğim bir şeyden dolayı çok huzursuz hissediyorum kendimi. Kendini göstermeyen durumlar rahatsız etmekte. Birşeylerim mi eksik ? Kendini göstermeden ayağıma dolanıp beni yavaşlatan, ilerlememi engelleyen, hatta geri çeken bir şeyler var. Dürüst olacağım bunu defalarca kez hissettim ve sonuca ulaşamadığım için hep rafa kaldırdım. Kendisini göstermediği sürece aklıma bile getirmezdim. Klasik kendisi gösterdiği günlerden biri oldu...Gene. Bu şey beni kapana kısılmış, kaçacak yeri olmayan ve sonunda tüm özgürlüğü elinden alınıp kafese koyulacak bir hayvanmışım gibi hissettiriyor. Acaba özgür değil miyim ?
Ormanın en sevdiğim köşesine geldiğim gibi koca ağacın gövdesine yavaşça dokundum. Tüm canlılığını avucumda hissettikten sonra ufak bir sıçrama ile 3-4 metre yukarıda ki iri dalına çıktım. O ilk dokunuş ile gelen canlılık hissi bana izin verdiğinin kanıtı oluyor. En azından umduğum ve hissettiğim şey. Yavaşça dala oturup gövdesine sırtımı yasladım. Ayaklarımı yavaşça uzatıp 10-15 metre ileride akan ufak akarsuya gözlerimi diktim. Yanımda getirdiğim bir kese kağıdı dolusu çileği çıkardım ve kesenin ağzını açtım. İçine bakmadan bir tanesini iki parmağım arasına aldım ki bir duraklama geldi. İçimde ki o rahatsızlık kıpır kıpır hareket etmekte. Sakinleştirene kadar elmanın tam tadına varamayacağımı biliyorum. Kese kağıdını karnımın üstüne koyduktan sonra kafamı da ağacın gövdesine yasladım. Gözlerimi akarsudan çekip derin bir nefes eşliğinde kapadım. Kaldığım yerden devam etmeliyim. Özgür olmadığımı düşünüyorsam bunun nedeni... Acaba, olabilir mi ?
Kalbimizden, hissettiklerimizden kaçamayız. Bizi kovalayacak ve asla peşimizi bırakmayacaktır. Bazen arkamıza dönüp kontrol ettiğimizde göremiyoruz. Kalbimizin derinliklerine gömmek,unutmak ve atlatmak istediğimiz anda saklanır...Gizlenir ve sinsice arkamızdan gelir. Görememe sebebimiz bu. Ve aslında biliyor musun kalbimizden geçenleri yapmamak bizi en büyük hayal kırıklığına uğratacaktır. Kalbimizden ve onun peşinden gelenlerden asla kaçamayız. Denediğimiz anda ise pişmanlıklar peşlerine takılır ve kuyruk uzar. Çoğu zaman bunları farketmeyiz, asıl sorunda bu ! Farketmiyorsak kesinlikle yanlış yoldayızdır. Anı sevmeli,yaşamalı ve kalbimizin içinden geçen şeylere asla sırtımız dönmemeliyiz. Geri dönüşü olmayan yollara sokar ve bizi özgürlükten uzaklaştırır. Özgür olmadığını farkettiysen en büyük engelin peşine takılanlar olduğunu dikkatli bir geriye bakış ile anlarsın. Belki ne olduğunu çıkaramayabilirsin,anlamakta zorlanırsın ancak pes etmeye gerek yok. Bazen senin baktığın an onlar saklanır, naz yapar.
Arkamı dönüp hür dikkat bakıyorum ancak göremiyorum, zorlanıyorum. Belki de o kendisi bana göstermiyor emin değilim. Ancak bir gün birgün tekrar yüz yüze geleceğiz. O gün elimi yavaşça uzatıp tamamen kabulleneceğim. O güne ulaşana kadar yalnızlığımı hep kucağımda taşıyıp boşlukların içinde dolaşıyor olacağım. Ya şimdi? Yalnızlığımı aşağıdaki dala bıraktım ve kucağımda lezzetli bir kese kağıdı dolusu çilek var, sanırım onları yeme vakti geldi. Elimi yavaşça kese kağıdının içine soktum ve yavaşça iki parmağımın arasına aynı çileği aldım.Nazik bir ısırık ile ilk tadın damağımda tamamen dolaşmasına izin verdim. Geri kalanına aynı naziklikte davranmayı planlamıyorum tabi ki.