Sıcak bir sabah ve arkasından gelen daha da sıcak bir gün. Dün gece geç saatlere kadar kitap okuduğundan o sabah en azından saat bire kadar uyumayı planlayan kırmızı kız, sarındığı şeyin içinde iğrenç bir halde zar zor nefes alarak uyanmıştı. Kapısı, penceresi kapalı bir odada bu sıcakta gerçekten boğulmak istemiyordu. Bunalarak uyanmıştı ve uyku sersemi bir biçimde ayaklanmıştı. Neredeyse sağa sola yalpalanan kız ilk önce yatağının yanındaki büyük pencereyi açmış ve resmen beline kadar dışarı sarkmıştı hava alabilmek için. Aşırı sıcak havalara gerçekten dayanamıyordu ve henüz bir iki gün önce ılık olan havanın bugün bu kadar sıcak olması gerçekten anormaldi. Homurdanarak yatağından inip kapısına seğirten kız kapıyı açtığı anda içeride ani bir hava akımı oluşmuştu. Bir anda esen rüzgar bir-iki saniye kızın saçlarını uçuşturduktan sonra yavaşlamış ve hafif bir melteme bırakmıştı kendini. Kendini çok daha serinlemiş hisseden kız üstünü değiştirmek için dolabına doğru ilerlerken derin bir nefes aldı. Evde durmaya devam ederse sıcaktan kusacaktı.
Kapının önünde kızıl saçlarını hızlı bir şekilde savurup parmaklarının ucuna basarak bir kuş edasıyla gerinen kızın, bir kaç saat önceki terlemiş ve bunalmış yüzünün yerini resmen temiz bir ışıltı almıştı. Tok bir karnı ve enerjik bir hali vardı o sırada. Nereye gideceğini bilmeyen şaşkın askerler gibi ifadesiz bir surat ile, kollarını ileri geri sallayarak ve alışılmadık uzun adımlar atarak evinden çıktı. Sıradan günlerde, köyün kendisine temin ettiği yeleği giymeyi tercih ederdi ama bu sefer hava yüzünden bundan vazgeçmişti. Normalde beline doladığı siyah uzun kurdelayı, saçları alnını terletmesin diye alnını açacak şekilde kafasına dolamış ardından sarkan ucuyla da saçını tepeden atkuyruğu yapmıştı. Eldivenleri de giymek yerine sadece giydiği kısa şortun beline takmıştı. Hoş, şortun kemerini sıktığı iyi olmuştu zira şorta takılı o kadar çok şey vardı ki, kemeri olmasaydı düşebilirdi bile. Eldivenleri, ve eşyalarını tuttuğu minik bel çantası... Gerçekten, kemerler işe yarıyordu.
Saçma sapan düşüncelerle ve kıkırdadığı ilginç şeylerle evden çıkmıştı belki nereye gittiğini bilmeden, yaklaşık 10 dakikalık yürüyüşünün sonunda da bilmiyordu ayrıca nereye gittiğini. Tek bildiği sıcaklık artmıştı ve bu yüzden gölge bir yer bulmak istiyordu. Bilmiyordu. Belki de hava abarttığı kadar da sıcak değildi. Belki de sadece tüm gece penceresi ve kapısı kapalı bir odada yatmanın yarattığı bunaltı onun peşini bırakmıyordu. Sonunda nereye gideceğine karar vermesi gerektiğini düşünmeye başlamıştı yoksa oturacak gölge bir yer bulamayacaktı bu gidişle. İki seçeneği vardı ya dönüp ormana gidecekti ki bu şu sıralar sık yaptığı bir etkinlik olmasına rağmen bulunduğu yere biraz tersti ya da... "Meydan..." diye mırıldandı. Meydan ya tabi! Orada oturabileceği güzel banklar var...dı. Yanlış hatırlamıyorsa. Hafızasına güvenerek meydana doğru hızlı adımlarla gitmeye başlayan kız zaten çok yakındı meydana sadece bir kaç sokak geçmesi gerekiyordu...
"Sonunda." diye mırıldandı neredeyse dolup taşan meydana bakarken. Gerçekten tahmin ettiğinden daha fazla insan toplanmıştı devasa ağacın etrafında. Bir an için insanların neden bu sıcakta eve kapanmak isteyeceklerini düşünen kız, alnındaki terleri silerken büyük bir ikilem içine düştüğünü fark etmişti. Bu hoş değildi, bir an önce oturacak güzel, gölge bir yer bulması gerekiyordu. Meydanın bir köşesinden yavaş adımlarla yürümeye başlayan kız teker teker boş bankları süzüyordu. Sıcaktan sanki önündeki banklar erimek üzereydi. Bir yandan etraftaki insanları süzmeye çalışan kızıl kızın arama sürece tahmin ettiğinden de kısa sürmüştü. Bir ağacın gölgesinde kalmış bir bank bulmuştu, mükemmel! Tek başına sallanan bir ağacın dibindeydi. Biraz çekinerek gölgede kalan banka gidip sessizce oturdu. Oturur oturmaz alnını dehşet içinde silen genç kız, gölgenin verdiği serinlikle mutlu bir şekilde derin bir nefes almıştı ve hemen arkasından neredeyse vücuduna yapışmış penyesini hafifçe aralayıp boyun kısmından üflemişti. Şişen penyeden içeriye giren serinlikle iyice rahatlayan kız, geriye doğru yaslanmış ve kafasını hafifçe geriye yatırmıştı. Bu meydanı seviyordu ama insanların devasa bir ağaca tapmasına da bir anlam veremiyordu...