Tek kişilik yatağının kenarından ince elini sarkıttı. Yanağı kafası ile yastığı arasında komik bir şekilde sıkışmıştı, şişmiş yanağı yüzünden yarı kapanan sol gözüyle odasının diğer ucuna baktı. Bir yandan çıplak bacaklarıyla öğle güneşinden nasibini almış sıcak battaniyesini ittirdi yatağının ucuna doğru. Odanın ucunda minik bir hareketlenme yakaladı yarı kapalı gözleri. Minik bir örümcek tavandan sarkıttığı görünmez ağına tutunmuş, yavaş fakat sekmeyen bir tempo ile aşağıya iniyordu. Bir kaç saniye örümceği izledi, bir yandan ince parmaklarıyla yeri okşuyordu yavaş yavaş. Alacalı örümcek yere değdiğinde de izlemeye devam edesi vardı, fakat aç karnından çıkan rahatsız edici ve yüksek bir guruldama sesi, bunu yapmaması için bir işaret verdi.
Mutfağındaki minicik masada oturuyordu, hatta daha çok, uzun bacaklı bar sandalyesinin üzerine tünemiş gibi duruyordu. Boş boş mutfak penceresinden süzülen aydınlık huzmelere baktı, bugün ne yapacaktı? Alışveriş?
Belki kasılmış vücudunu açardı, bir kaç gündür antreman yapmıyordu. Sadece geisha evine gidip geliyordu, akşam taşla ezilmiş bir beyinle ve titrek bir vücutla dönüyordu. Bugün ne buna izin verecekti ne de yumuşak suratının asılmasına. Toparlanması hemen olmayacaktı belki, şimdi bile ağlamaklı oluyordu her dakika başında. Boş bakışlarını huzmelerden çekip bakışları kadar boş olan tabağına çevirdiğinde karar vermişti. Alışveriş ona zor anlar yaşatabiliyordu, ormana gidip kafasını dağıtacaktı. Bar sandalyesine tünediği ince bacaklarını yer uzattı ve sessizce atladı, odasına gidip bir an önce giyinip, gittikçe ısınan evden neredeyse koşarak kaçmak istiyordu.
"Tık tık."
Beklemediği kapı çalınması ile irkildi genç kız. Kafasını eğip üstünü süzdü, yatarken giydiği pembe komik bir şort, ince mor bir kısa kollu vardı üstünde, ayakları çıplaktı ve saçları darmadağındı. Önemli değildi, gidip kapıyı açmaya karar kılmıştı. Çıplak ayaklarını sürüye sürüye gitti kapıya, deliğe bakmayı es geçerek dış kapısının serin kolunu kavradı ve çevirerek kendine çekti.
Kimse yoktu.
Biri yerine, yerde küçük bir zarf vardı. Komik bir zarf. Bu ne biliyordu. Uzun süre sonra, yüzüne içten bir gülümseme yerleştirdi, mektup arkadaşından yine sevimli bir mektubu vardı. Zaman kaybetmeden eğilip mektubu kavradı ve arkasını dönüp ayağıyla kapıyı çarptı, sekerek elindeki komik zarfı açarken odasına gitti.
Kıkırdayarak, okudu mektubunu. Mektubun sonuna geldiğinde, elini tekrar zarfa attı ve resmi çıkardı.

"Şapşal" diye geçirdi içinden. Neye benzediğini hala çok iyi hatırlıyordu, yüz hafızası fena değildi belki ama, onu geçmişti, mektup arkadaşının "buna" benzemediğini çok çok iyi hatırlıyordu. Siyah saçları, ince bir suratı ve kocaman, siyah gözleri vardı. Ayrıca bu adam gayet uzun ve kaslı duruyordu, Kiyo' yu en son gördüğünde Megumi' den daha kısaydı, Megumi ise o kadar uzun bir kız sayılmazdı. Arkasına yaslındı ve elindeki resmi bir kaç saniye süzdü mavi, uzun süre sonra içi gülümsemeye başlamış gözleri ile. Çok vakit kaybetmeden resmi bir kenara bıraktı ve mektubu görebileceği bir şekilde önüne yerleştirdi, ardından o da yazmaya başladı.
Kiyo! Özledim seni!
O kadar güzel bir zamanda yazdın ki bana. Bu dediğim hem ironik hem değil bu arada, mektup güldürdü beni günler sonra, birazdan günlerdir niye gülmediğimi de söyleyeceğim. Ama öncelikle, sana gelelim.
Burasının orası kadar sıcak olduğunu hiç zannetmiyorum, ona rağmen ben günden güne buradaki sıcakta bayılıyorum, siz oraya nasıl dayanıyorsunuz çok merak ediyorum. Aksiyon konusunda burası da farklı değil, Koujo ve Haru göreve çıktı, ben şu sıralar, bilirsin, izinli gibi bir şeyim. Bir kaç haftadır göreve gitmeye yanaşasım da yok ama sanırım o isteksizliğimi bu hafta kıracağım, reflekslerim eski haline dönecek diye çok korkuyorum.
Gel gelelim Shikiye... Shikiyi gerçekten kestiremiyorum. Sende bu mektubu ona gösterme ama hangi manyak arkadaşına sis bombası atar tırsıp, sırf sen sarılacaksın diye. Hoş şimdi düşünüyorum da Kiyo.. Şimdi sen böyle diyorsun, heyecanlanıyorum, kalbim güm güm atıyor diyorsun, ya Shiki içinde aynı şey geçerliyse? Shiki' nin paranoyak davranışlarını göz önünde bulundurursak, bu ekstra durumla birleşince yaptıkları az da olsa mantıklı görünüyor. Hoş, bu hala yanına çok yaklaşmak istediğim anlamına gelmiyor, üzgünüm. Benden çok hoşlandığını da düşünmüyorum zaten.
Yani canım, bi sakin ol, nefes al, kendin gibi davran adamın yanında. Her şey olacağına varır. Böyle şeyler pek alışıldık değil biliyorum ama etrafımda bir iki örneği vardı (hayır Koujo ve Haru değil, merak etme), bizim geisha evinde, gizli gizli birbirine bakan bir kaç abla biliyorum. Çok değiller, genellikle saklarlar böyle şeylerini ama hani çocuklar için derler ya, küçüktür anlamaz diye, ben onları dudak dudağa gördüğümde o kadar küük değilmişim sanırım, hem anlamışım, hem de unutmamışım çünkü. Ama bana çok değişik gelmemişti, hatta sevimli bile duruyorlardı.
Uzun lafın kısası, kafana çok takma insanlar ne düşünecek diye. Shinobisin sen, çok rahatsız ederlerse ya sırtını dönersin, ya da gerekeni yaparsın değil mi? Gaza getirmek gibi olmasın, lütfen biri seni rahatsız etti diye hastanelik etme de. Shiki içinde... Canım benim, paranoyak hareketleri olmasa düşünme diyeceğim. Hoş, eski yazdıklarından artık güveninizi iyice kazandınız birbirinizin diye düşünüyorum bir yandan.
Evet evet, düşünme bile bence.
Sıra bende.
Kiyo, çok şey oldu. Biz son görevden döndükten sonra, ki bu sanırım 3 ya da 4 hafta önceydi, annemi ziyarete gittim her zamanki gibi. Özet geçeceğim, ellerim şimdiden titremeye başladı yazarken çünkü. Babam gelmiş. Hiç görmediğim babam, ben yokken gelmiş, annemi görmüş ve gitmiş. Annem şu an beni tanımıyor, iş yapacak halde değil, sürekli beni odasından kovuyor, beni gördüğünde çıkmam için çığlıklar atıyor. Sanki içine başka biri kaçtı, ya da ben doğmadan önceki vaktine falan döndü kadın. Sadece evin müdürü dediğimiz kadını tanıyor, o da zaten annemde önce orada olan, en eski kişi.
Ne yapacağım bilmiyorum. Babamı bulmak istiyorum ama nereye bakacağımı bilmiyorum. Koujo ve Haru bir hafta önce görev için ayrıldılar ve hala gelmediler. Her gün ziyarete gidiyordum annemi ama artık ne bedenim ne kafam kaldıracak halde. Yine de inan bana, mektubun ilaç gibi geldi. Biriyle konuşmaya ihtiyacım vardı sanırım.
Shiki' ye selam söyle. Hoşuna gideceğini sanmıyorum ama. Çok özledim seni.
İstediğin resmi de atıyorum bu arada.
Dip Not: Resimdekinin sen olmadığını biliyorum Kiyo. Beni kandıramazsın.
Tamamdı. Sıra mektubu postalamak ve ardından kendini ormanın serin yapraklarının altına atmak vardı...