"Gölge insanın aynısıdır."
Daha hızlı daha hızlı ! Daha hızlı koşmalıydım. Hafif hafif görüş açımdan çıkıyordu. Lanet olsun ! Bunun içinde bir teknik olmalıydı. Ben ona işe yaramaz demiştim ve zaman kaybından kaçınmak için öğrenmemiştim. Ağğh, ne yapmam gerekiyor ? Yaklaşık yarım saat,30 dakika boyunca aynı yolda koşuyorum. Serin Kusagakure rüzgarı esiyor ve ay daha da tepeye yükselirken etraftaki sessizlik artıyordu. Benim adımlarımın sesleri ve rüzgarın yankılayarak oluşturduğu sesler kapkara gecedeki tek baş ağrıtıcı şey diyebiliriz. Git gide yoruluyordum. Artık onu görüş açımda göremiyordum. Lakin köyden çıkmıştım. Bu patika Hiezu adında bir ormana gidiyordu. Hiezu Ormanı mı ? Niye oraya gitsin ki ? Gerçekten saçma. Katil ruhlu, görünümünü sürekli değiştiren süper zeka bir suçlu sosyopat niye beni bir ormana sürüklesin ki ?
Çömelip oturmuştum. Düşünüyordum. Niye o ormana gidiyordu ? Bir şey mi arıyordu ? Bu şekilde düşünürken kendimi yere uzanmış şekilde buldum. Acaba bende gitmeli miydim ? Neden ve neyi amaçlayarak gittiğini öğrenmenin tek yolu peşinden gitmekti. Bir tuzak da olabilirdi. Evet evet, kesinlikle bir tuzak olmalıydı. Oraya gitmemeliydim. Kararım kesindi. Ayağa kalktım. "Oraya gitmeyeceğim." Ardından arkamı dönüp gözlerimi kırptığımda köyden bir hayli uzaklaştığımı fark ettim. Bu kadar yol gelmiştim. Bir bakmaktan ne zarar gelebilirdi ki ? En fazla ölürüm. Ki bu da düşük ihtimal. "Beni öldürecek adam daha anasının karnından doğmadı !" Tekrar arkamı döndüm ve ormana doğru koşmaya başladım. Yaklaşık olarak yarım saat sonra ulaşabileceğim, sanırım.
Eğer bir tuzaksa benle konuşmak isteyecektir. Lakin o tuhaf ağzıyla edebiyat yapmayacak, yumruklarıyla konuşacaktır. Buna hazır olmalıyım. Hiezu Ormanı genellikle sık ağaçlardan oluştuğu için ay ışığı ormandaki her yere ulaşamıyordu ve bu yüzden ay ışığı yerini karanlığa ve korkuya bırakıyordu. Beni o kadar kolay korkutamaz. O kadar kolay korkacak biri değilim, olmayacağım. Her şeyimle geliyorum !