1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Sanzen Kyuu

MesajGönderilme zamanı: 31 May 2015, 18:55
gönderen Sanzen Kyuu
Künye
İsim: Sanzen Kyuu
Yaş: 16
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.81
Kilo: 67
Köy: Amegakure
Element: Raiton
Seviye: C
Rütbe: Chuunin




Portre

Görünüm

Ensesini kapatan, beyaz-gri, biraz kabarık saçları ve çoğu Amegakureli gibi soluk beyaz teni vardır. Yapılıdan ziyade, ince kaslı, atletik bir vücuda sahiptir.

Yarı kapalı olan gözleri, oldukça donuk bakmaktadır. Yüzünde genelde umursamaz bir ifade vardır, ya da herhangi bir şey yoktur. Sakinliği, yüzünden okunmaktadır, eh, tabii bir de tembelliği. Genelde üstüne standart chuunin kıyafetleri ya da tamamen siyah kıyafetler giyer.

Ne giydiğine bakmaksızın, üzerinde her daim Amegakure şartlarına uygun olması adına siyah bir panço vardır. Bu sade kıyafetlerini, ellerindeki siyah, yarı parmak eldivenlerle tamamlamaktadır.

Kişilik

Kişiliksiz diyebiliriz sanırım. Yani tam olarak net bir kişiliği yok, ya da bir başka açıdan, dışarıya karşı göstermiş olduğu kişiliği esas kişiliği değil bu genç shinobinin. Genel itibariyle dışarıya umursamaz bir imaj göstermekte, soğukkanlı bir ifade çizmekte olsa da, içinde geçmişi olan kırık cam bardağın parçalarının yaralarını taşımaktadır.

Olaylar karşısında, sessiz, tepkisiz kalmak konusunda kendisini geliştirmiştir. Böylece, mantıklı bir karar alması daha da kolaylaşmaktadır.

Vazgeçmişliği, onu hep vazgeçirmiştir. Hayattan zevk almaktan vazgeçmiştir. Geçmişe saplantılıdır. Geçmişinin yükünü, omuzlarında taşımaktadır ve bu fazlasıyla batmaktadır. Fakat genel bir isteği vardır ki, o da kendisi yüzünden daha fazla kaybın ortaya çıkmamasıdır.

Hobileri vardır ve bunlar hayatında önemli diyebileceğimiz kadar büyük bir alan kaplar. Hobilerinin başında ise gelmekte olan şey, kesinlikle okumaktır.

Doğuştan kısır olması, onu, gereksiz bulduğu cinsellik ve cinsellikle bağlantılı şeyleri sevmemektedir. İlişkilerinde cinsellik olmaması onu bu konuda duygusal biri olmaya itmiştir ki, daha önceki tek ilişkisi de bu bağlamda, epey iyi bir şekilde yürümüştür.

Hayat, kader ya da felek, onu her zaman liderlik vasfına itmektedir, fakat sonuç olduklarının bir sebebi olarak, bu gibi durumlarda tedirgin olmaktadır. Dostlarına –tekrardan- zarar geleceği düşüncesi, onu içten içe bitirmektedir.

Kendisine hediye edilen bu hayat ve uğruna feda edilen hayatları düşündükçe kendini borçlu hissetmektedir, buysa onu gelişime itmektedir. Durgun tavrının yerini bazen, kaybedecek neyim kaldı ki? Ya da ben zaten ölümü ertelenmiş bir adamım düşüncesiyle, kritik anlarda yapılan riskli hamleler alır. Açıkçası bu yüzden, sağı solu belli olmamaktadır.

Ailesine gelecek olursak, anne babası öldükten sonra, kendisini bırakmak yerine abisi –kendisinden sadece üç dakika daha büyük olan ikizi X- ile birlikte büyümüştür. Fakat onunla arasındaki ilişki, birbirlerini tamamlayan iki yarım elmadan ziyade, iki tam elmanın birbirine kurtlu demesi gibidir. Hep rekabet içerisindedir ve didişirler. Fakat bu ezeli rekabet, ebedi bir dostluktur. Beşikten, mezara kadar olan.

Acemice davranmaktan hoşlanmaz. Sabırlıdır ve analizcidir. Rakibinin vereceği her fırsatı kendi lehine kullanması ve her an uyanık olması yani kurnazlığı, bir tilkiyi andırmaktadır. İnsanlar tarafından, kelimeler üzerindeki hakimiyetinin iyi olduğu söylenir.

Aslında o bile kendisini tam olarak tanıyamamıştır ki, tam olarak onu anlatacak kelime bulunmuyor sanırım dünyada, ‘’Saplantılı’’dan başka.

Favori sözcükleri ve söz kalıplarına da değinecek olursak, kesinlikle;

''Takım oyunu.''
''Şimdi değil.''
''Tebrikler.''
''Üzgünüm.''


Gelmektedir. Bu sözcükler, onun hatalarından çıkardığı derslerden gelmektedir.

Özgeçmiş

Aile. Durumu pek de iyi olmayan bir aile. Sadece babanın olduğu, annenin iki tane çocuk doğururken öldüğü bir aile. Ne yazık ki, babanın da yanlarında çok fazla durmadığı bir aile. Babalarının kanser oluşunu gizlemesi, ölene kadar sürdü. Yani bizimkiler henüz dört yaşındayken.

Babalarının ölümünün ardından ikizi ile birlikte kendilerini Amegakure sokaklarına vurdular ve burada başlarını sokabilecekleri, abi, abla, kardeş diyebilecekleri insanlar buldular. Bu insanlar da kendileri gibiydi. Bu insanlar, onlara kimsesiz insanların bile kimselerinin olduğunun bir kanıtı olmuşlardı. Mutlak yalnızlık diye bir şey yoktu.

Bunlarla geçen vakti sırasında, onlarla ilgilenenlerden biri ikisi arasından sadece birinin akademiye gidebileceğini söylemişti. Akademiye gitmek, yani ninja olmak, onun o zamanlarda hiç ilgisini çekmiyordu ve gönül rahatlığıyla bu görevi kardeşine bıraktı.

Kardeşi akademiye gitmeye başlamıştı ve o da kendi çapında kendisini geliştiriyordu. Bunu genelde, kütüphaneye gidip, bir kitabı kendi adına yazdırıp ikisini cepleyerek yapıyordu. Kitap okumaya bayılırdı. Yürürken kitap okumak ise, sıradan bir ergen erkeğin kafasında kurduğu şeylere benziyordu onun için. Eh, malum, o tarz şeylere karşı da pek ilgisi yoktu, sorunlu olduğundan olsa gerek.

Bir gün, sokaktaki bir kavgada, kardeşi Ninjutsu kullanmıştı. Shunshin no Jutsu adlı bir teknik, birden oradan oraya gitmişti. Bizimkiyse bunu fazlasıyla kıyak bularak ondan öğretmesini istemişti, hemen kavga sonrası.

Kardeşi, ona birkaç temel göstermişti, suda yürüme, düz yüzeylere tırmanma gibi şeyler. Kardeşi, ertesi gün akademiden geldiğinde bizimkine bakmıştı. Bir gün, sadece bir gün içerisinde temelden başlayıp Shunshin no Jutsu’yu yapabilecek hale gelmişti. Ninjutsusunun devamını getirecekti ki, bunun için gerekli fırsatı bir süre bulamadı.

Bir gün, normal bir gün, yine işinde gücünde takılırken ve kitap okurken yanına bir adam geldi. Hayato Kimura, bir Jounin. Onunla gelmesi gerektiğini söyledi ve bizimki, onaylayarak gitti. Hayato Kimura, onu doğrudan akademiye kaydettirmişti. Bunun neyin nesi olduğu ve nereden estiğine dair hiçbir fikri yoktu, fakat akademide epey başarılı bir öğretim geçirdi. Bir yıl içerisinde mezun oldu. On yaşındayken gittiği akademiden hemen on bir yaşında Genin olarak mezun oldu. On iki yaşında ise Chuunin olmuştu. İşte olay tam burada başlıyordu.

Chuunindi ve ikinci görevine çıkacaktı. İlk görevinde, iki takım olarak gitmişlerdi ve onların Sensei-Jouninleri, onları korumak için kendilerini yem olarak bırakmışlardı. Sonrası, yani ikinci görevi, onun liderliğinde olacaktı. Bir intikam görevi, lanet okudukları o missinglere karşı olan bir intikam görevi.

Lider olarak kendisi atanmıştı, dediğimiz gibi. Takımda bir medic-nin ki, bu onun akademide tanıştığı kız arkadaşı oluyordu. Aralarında saf duygusal bir bağ vardı ve kız arkadaştan öteydi. Aslında, birbirlerine birbirlerini sevdiklerini hiç söylememişlerdi, çünkü ikisi de ilişkilerin geçici olduklarını biliyordu. Bu, her neyse, hiç bitmemesi gerekiyordu onlar için, bitirmeye niyetleri de yoktu.

Takıma dönecek olursak, bir medic, bir doton kullanıcısı, bir suiton kullanıcısı, bir sensör tipi shinobi, Shinji ve Kyuu vardı. Köyden ayrılıp göreve gitmişlerdi ki, bir süre sonra sensör tipi kamp halinde olan insanlar olduğunu söylemişti. Plan basitti, onlara karşı saldırı fırsatı bile vermeden işlerini bitireceklerdi.

Bunun için, tam yerleri sensör tipi shinobi tarafından tespit edilecek, Doton kullanıcısı hareket kabiliyetlerini kısıtlayacak ve tam bu noktada Suiton kullanıcısı kendisi ile birlikte kombine bir saldırı yapıp, son darbeyi vurması için Shinji’ye paketleyeceklerdi.

Fakat böyle olmamıştı, önden sessiz sessiz saldırıyı başlatmak üzere Dotoncu gidiyordu ki, birden sensör tipi bir şey fark etti. Ona doğru gelmekte olan bir saldırı vardı. Kyuu hızlı bir şekilde dibine kadar gitti ve saldırının önüne atladı. Yani atladığını sandı, Doton kullanıcısı ayağını yere vurarak bir tür koruma duvarı çıkarmıştı.

Şimdilik iyilerdi ki, tepeden kendilerine doğru gelmekte olan adamı fark etmişlerdi. Doğrudan doğruya Kyuu’ya doğru geliyordu. Plan bozulmuştu, her şey mahvolmuştu. Yeni bir şeyler düşünmek ve yaşamak için iki saniyesi vardı. Başarısızlığı kabul etmişti Kyuu, ölecekti ki, gülümsedi, kılıç ona doğru geliyordu ki, Doton kullanıcısı sınırlarına ulaşarak bir duvar daha çıkarmıştı.

Sadece Kyuu’yu içine alan bir duvar, kendisinin hasar aldığı.

Bitmişti, tam olarak bu noktada bitmişti. Liderlik, artık bir halta yaramıyordu onun için. Bir dostunu kaybetmişti, planı başarısız olmuştu! Gerçekten bu kadar aptalca bir planın işe yarayacağını düşündüğü için kendini kızmaya başlamıştı ki, saldırı devam etmişti.

Fakat, ona değildi. Arkasındaki arkadaşlarına doğruydu ki Kyuu saldırının önüne atlamıştı. Arkadaşlarının ölümünü görmektense, kendisi ölürdü, daha iyiydi ki, bu da olmamıştı. Sahte bir saldırıydı ve adam kaçmaya başlamıştı ki, dostu olsa gerek, savaş meydanına biri inmişti.

Huzurlarında bir kişi vardı, bir arkadaş kaybetmişlerdi. Onun burukluğunu yaşıyorlardı ki, karşılarındaki doğrudan teknik yapmaya başlamıştı. Dostlarının ardından ağlamak için bir dakikaları bile yoktu. Adamın ağzından ‘’Katon’’ sesi yükselmişti ki, Suitoncu arkadaşları bunu bana bırakın demişti.

Nitekim, öyle yapmışlardı. Doğal bir üstünlüğü vardı karşısındakine karşı. İster istemez Kyuu’nun güvenini kazanmıştı ve, kovalamaya devam etmesi için fırsat tanımıştı. Kyuu’nun, o zamanlarda mükemmel bir başarı takıntısı vardı ve görevini, dostlarından çok daha üstün tutuyordu. Kendini kanıtlama ve intikam arzusuyla yanıp tutuşuyor, insanların gözyaşlarını göremiyordu.

Kalanlar ilerliyorken, birden sensör tipi arkadaşları, tuzağa yakalanmıştı. Bir anlık paniğe kapılmışlardı ki, tam bu sırada düşman da yüzünü gösterip arkadan Shinji’ye doğru gidiyordu. Tam Kyuu, arkadaşını korumak adına hamle yapacaktı ki, arkasından

‘’Geber artık ceset kılıklı!’’ diye bir ses duydu. Hareket edemiyordu. Yere baktığında ayaklarının bir kısmının toprağın içerisinde olduğunu fark etti. Kendisine doğru, sensör tipi arkadaşları elinde bir tanto ile sırıtarak geliyordu. Shinji, şu anda missing-ninle meşguldü ve Kyuu için ölüm kaçınılmazdı.

Suratında kan vardı Kyuu’nun, karnındaysa bir sıcaklık hissediyordu. Fakat kan, ona ait değildi. Hemen önündeki Toyo’nundu. Doton kullanıcısı Shira’nın yaptığını, bu sefer Toyo yapmıştı. Bir güçle ayaklarını yerden çıkaran Kyuu, tek kelime edemedi. Yorgunluktan ölmek üzereydi ve psikolojisi alt üst olmuştu.

İhanete mi, yoksa henüz üç beş saniye önce kaybettiği kız arkadaşına mı şaşıracağını bilemiyordu. Şok geçiriyordu ki, kız arkadaşı gülümsedi.

‘’Güçlü ol Kyuu. Bize iyi bak.’’

Biz, biz ilişkileri miydi? Neden kendisi yokmuş gibi konuşuyordu? Artık o olmayacak mıydı? Hadi ama, bu kadar güzel bir masal, böyle bitemezdi!

Kyuu, bir rahatlama hissetti ki, kız arkadaşının da tam o sırada gözleri kapanmıştı. Kız, son çakrasından yararlanarak Kyuu’nun yara beresini iyileştirmişti.

Kyuu’nun gözlerindeki intikam ateşi sönmüştü ve saf soğukkanlılık vardı. Bir nefes almış ve Shinji’nin şu anda dövüşmekte olduğu missinge arkadan yaklaşıp sağlam bir tekme atmıştı. İkisi omuz omuza vermişti ve Kyuu, durum raporunu arkadaşı Shinji’ye bildirmişti.

Kyuu, sensör tipi olanla savaşacaktı. Zor olanı arkadaşına bıraktığı için endişe duyuyordu fakat sensör tipi olan aynı zamanda Doton kullanıcısıydı ve Kyuu’nun Raitonuna karşı şansı yoktu.

Savaş başlamıştı, herkes sınırlarına ulaşacakken Kyuu, dostlarının intikamını hainden almıştı. Sensör tipi shinobinin şahdamarından fışkıran oluk oluk kan Kyuu’nun yüzüne gelirken, Kyuu, sensör tipinin kalbine sokmuş olduğu kunaiyi çıkarmış ve onun yere düşüşünü izlemişti.

Hemen ardından, savaş Shinji’nin olduğu yere dönmüştü. Tekrardan omuz omuza vermişlerdi ki, o gelmeden önce durum Shinji için pek de iyi değilmiş gibi duruyordu. Değişik bir tür kopyasını çıkarmış olan düşman, ona arkalı önlü saldırıyordu ki, Kyuu geldi. Artık dört gözlü, dört kollu, dört bacaklı ve tek kalplilerdi. Birleşmiş olan ikili kombine olarak, Kyuu’nun düşmanın arkasına geçmesini sağlamıştı. Kyuu, boynuna dokunarak, Kizetsu no Jutsu uygulamış ve rakibi uyuşturmuştu. Hemen ardından geriye doğru iki üç takla atıp, Shinji ile eşzamanlı olarak bir sonraki jutsularını hazırlamışlardı.


Kyuu elinden Raigami no Jutsu ile bir kurt çıkartırken, Shinji de Jintei ile yılanları çıkarmıştı. İki taraflı saldırı, kurdun adamı ısırıp, Shinji’nin yılanlarının suratını ısırmasıyla sonlanmıştı. Tam parçalayacaklardı ki, Doton kullanıcısı bir arkadaşı missing nin düşmanlarını aşağıya çekmişti. Çekmesine çekmişti fakat, Shinji yılanlarını geri çekmeyince, yılanlar missingin yüzünü yolmuş, derisini yüzmüştü. Çekilen alana Kyuu son anda başka bir Raiton tekniği uygulayacaktı ki, gücünün sınırlarına ulaşmış ve tabiri caizse kıç üstü yere düşmüştü.

Ayağa kalkmayı deniyordu ki, arkadan bir ses ‘’Bu kadar yeter Kyuu.’’ Demişti. Ses tanıdıktı. Hayato Kimura’nındı. Kyuu, dizlerinin üstüne düşmüş ve donakalmıştı ki, medicler gelip onlara yardım etmişlerdi. Son bir kötü haber olarak da, Suitoncu arkadaşlarının siyah torba içerisindeki cesetleri vardı, fakat bu Kyuu’nun daha fazla üzülmesine sebep olmamıştı zira çoktan sınırlarına ulaşmıştı.

Ayağa kalktı, kız arkadaşı Toyo’nun cesedini aldı ve ekiple birlikte köye döndü. Daichou’nun binasına gitti, kapıyı tıkladı ve cesedi yere bıraktı. Hemen ardından, alın koruyucusunun bağını çözüp, cesedin üstüne bıraktı ki, bunu yapmasıyla ağzından ‘’İzninizle shinobiliği bırakmak istiyorum Ame-chou-sama.’’ Sözleri çıkmıştı.

Ame-chou’nun da izni ile shinobiliği bırakmıştı. Köyden ayrılıp ufak bir gezintiye çıkacaktı ki, köy girişinden çıkarken, arkasından ikizi seslenmişti. O da alın koruyucusunu bırakmıştı. Anlaşılan, durumlardan haberdardı ve her zamanki gibi şimdi de kardeşini yalnız bırakmak istemiyordu.

Birlikte köyden ayrıldılar ve iki yıl geçti. On üç yaşında ayrılan ikili, on beş yaşındaki ikili ruhsal gelişimlerini tamamlamış gibi görünüyorlardı ki, tekrardan shinobi olmak adına başvurdular. On beş yaşında tekrardan akademiden itibaren okula başlayıp, hızlı bir gelişimle önceki rütbeleri olan Chuuninliğe vardılar.

Kyuu. Çevresi onu mutlu görüyordu. Gerçekten mutlu muydu ya da en son ne zaman üzülmüştü? Üzüntüsü olay mıydı yoksa olgu muydu? Olgu gibi duruyordu fakat bu olguyu taşıyabilecek olgunluğu kendinde buluyor muydu? Hala intihar etmeyi düşünmediyse ve dostları için yaşıyorsa bu olgunluktu. Olgunluk muydu peki en büyük yanılgı? Hayır hayır, karamsar olmaya gerek yok.

İşte, içi sürekli bu haldeyken dışarıya gülümsüyordu ve gülümseye devam edecekti. Macera, başlıyordu!

Amaç

Adam akıllı bir amacı olmamasıyla birlikte, sadece biraz daha rahatlamayı ve geçmişindeki kötü olaylardan arınmayı düşünür ki, sonrasında geçmişinden arınmış olmanın onu bir geleceksiz bırakacağı ile düşüncesini sürdürür. O, net olarak bir şey istememektedir. Sadece, bir shinobidir ve köyüne hizmet etmektedir. Bu, belki onun amacının başlangıcı, belki de ulaşacağı en son noktadır.

Eksiklikler

Takıntı: Saplantılıdır. Geçmişine saplantılıdır. Geçmişiyle ilgili önüne çıkan en ufak şey, onun hatıra kütüphanesinden tozlu bir kitap çıkarır ve açılmaması gereken gözyaşlarıyla dolu sayfaları tek tek çevirir. Sürekli böyle yapmasaydım şöyle olmazdı, öyle yapmasalardı böyle olmazdım gibi düşünceler içerisindedir ve bu onu içten içe yiyip bitirmektedir.

Ölen arkadaşları, onu bu konuda iyice deşen kısımdır. Kendisinin tecrübesizliği ya da yanılgısının, başkalarına da etki edecek olmasından korkar. Biraz içine kapanık, dışarıya yapmacık olmasının sebepleri arasında bu da vardır.

Aynı zamanda bu durum, onu mükemmeliyetçi karanlık tarafa itmekte ve kendi kendini parçalamaması için dostlarını hiçe sayabileceği karamsar bir ruh haline büründürebilmektedir ki, bu tarz durumlarda dostları hep yanında olmuş, kendi kendini ele geçirmesine izin vermemişlerdir.


Fobi: Kyuu, içten içe dostlarını kaybetmekten korkar. Bu onun, ister istemez bir koruma içgüdüsü oluşturmasına neden olmaktadır ve yeri geldiğinde insanlarla samimi olmaktan da uzak tutmaktadır.



Profil
Güç: 1
Çeviklik: 6
Kondisyon: 1
Potansiyel: 8
Varlık: 6
Zeka: 8

Re: Sanzen Kyuu

MesajGönderilme zamanı: 13 Haz 2015, 19:06
gönderen Fortius
Halen buralardaysanız karakterinizi hızlı bir şekilde kontrol edeceğiz.

Re: Sanzen Kyuu

MesajGönderilme zamanı: 13 Haz 2015, 19:21
gönderen Sanzen Kyuu
Buradayım efendim.

Re: Sanzen Kyuu

MesajGönderilme zamanı: 17 Haz 2015, 20:46
gönderen Cynic
Bir dezavantaj getirmediğinden dolayı sterilliği kaldırıyorum. GP yardımı alamayacaksınız. Kişiliğinizde açıkladığınız gibi normal RP'sini yapmaya devam edebilirsiniz.

Bu şekliyle onaylıyorum.

Re: Sanzen Kyuu

MesajGönderilme zamanı: 26 Haz 2015, 16:44
gönderen Sanzen Kyuu
Şimdi, karakterimin kafamdaki derinliğini kurmak adına birkaç ekleme yapmak istiyorum izninizle. Bunları tam olarak dezavantaj olarak eklemeyeceğim, tam olarak dezavantajların karşılığı da olmayacak açıklamaları ama sizler tarafından da karşısına çıkarılmasını istiyorum.

Bununla dışında;
Nasıl yazıldığını bilmediğim için karakterimin adını ''Kyû'' yapmak yerine ''Kyuu'' yapmıştım. Kelime anlamlarının farklı olarak algılanabildiğini bugün öğrendim. Değiştirilirse, sevinirim. Değiştirilmezse pek de umursamayacağım, sizleri boş beleş isteklerim adına yormak istemiyorum. Sadece, ''Mezar'' anlamında kullanılmıştı, nasıl yazıldığını bilmiyorum. Neyse;


Düşkünlük
Kyū, kendi isteklerini artık geride bırakmıştır aslında. Hayatındaki problemlerden genel olarak kaçarak kurtulmaya çalışmasının bir yan etkisi olarak, artık kaçacak yer bulamamıştır. Onun için problemler, hiçbir şeyin görülemediği uçsuz bucaksız bir karanlıkta tepeden düşen görünmeyen ya da ne olduğunu seçemediği şeylerdir fakat anlaşılan bir tanesinden kaçamamıştır ki, acı çekmektedir.

Bu sebepten dolayı, kendi kararlarını vermek konusunda sıkıntı yaşamaktadır. Verdiği kararlar bu sebepten dolayı genelde köyünün iyiliği adına olmaktadır. İyi ya da kötü olması, köyünün iyiliği adına olması kavramını geçememektedir ne yazık ki. Köyün, her bir parçası için ölebilecek bir hale gelmiştir ki; zaten kaybedecek, hatta düzeltmek gerekirse; kazanacak hiçbir şeyi kalmamıştır.

Kısacası köyüne bağlılığı, köyü adına güzel şeyler yapma isteği, düşkünlüğe dönüşmeye başlamıştır.


Depresif
Umutsuz vaka. Saplantılı. Derinlemesine mutsuz bir insan oluşu, insanlar tarafından depresiflik olarak yorumlanır. O her ne kadar kabul etmese de, durum bundan ibarettir. Hayattan alabileceği tad, zar atınca altı atmanın verdiği mutluluk kadardır onun için. Hayallerine veda etmiş olması, hayatını da boş ve çekilmez kılmaktadır.


Yalnız
Korkularının, korkularıyla yüzleşmek olan asıl korkusunun bir sonucu olarak bu durum görünmeye başlamıştır. Birisiyle yakın olması durumunda, onu önemseyeceği ve başına kötü bir şey geleceği sıkıntısı, geçmişinden kesitler olarak tekrar tekrar karşısına çıkmakta olan ''karanlık''ın kendisini göstermesini engellemek adına insanlardan uzakta durmayı, yüzeysel ilişkiler kurmayı tercih etmiştir ki; bunun ikincil bir sebebi de insanlarla olan bağının, köyüyle olan bağını zedeleyecek olmasını düşünmesidir.


Bunları neden yazdığıma dair açıkçası hiçbir fikrim yok, bir free yoluyla da rahatlıkla anlatabilirdim, biliyorum. Fakat karakter kartına yazmak freelerde belirtmekten daha etkili geldi bana, mesajım konsepte aykırıysa, ya da gereksizse -ki öyle olduğunu düşünmeye başladım yazdıktan sonra- gönül rahatlığıyla silinebilir.

Re: Sanzen Kyuu

MesajGönderilme zamanı: 26 Haz 2015, 20:53
gönderen Cynic
Şimdi diğer kısımlarda bir sıkıntı yok, okudum, kullana da biliriz, kullanmaya da biliriz, ama madem buraya yazmışsın, senden bunlara uygun RP yapmanı bekliyorum. Fakat şurada bir anlam karmaşası var;

Sanzen Kyuu yazdı:Bununla dışında;
Nasıl yazıldığını bilmediğim için karakterimin adını ''Kyû'' yapmak yerine ''Kyuu'' yapmıştım. Kelime anlamlarının farklı olarak algılanabildiğini bugün öğrendim. Değiştirilirse, sevinirim. Değiştirilmezse pek de umursamayacağım, sizleri boş beleş isteklerim adına yormak istemiyorum. Sadece, ''Mezar'' anlamında kullanılmıştı, nasıl yazıldığını bilmiyorum.


'Kyû'' ve ''Kyuu'' arasında hiç bir anlam farkı yok, latin harflerine çevirme tekniği ile alakalı bir şey. Hepburn romanizasyonu hakkında araştırma yaparsan daha rahat anlarsın demek istediğimi.

Ben kişisel sebeplerden ötürü şapka kullanımını sevmiyorum, Kyuu olarak bırakıyorum. İkisi de aynı anlama geliyor yani, farketmiyor bir şey.

Ha eksik bir şeyler biliyorsam belirt, ben de öğreneyim, şüpheye düştüm bir an. Farklı yazılış derken Kanji formunu karıştırmış olabilir misin?

Ayrıca "Mezar" anlamına gelen kelimenin "Hakaba" olduğunu sanıyordum ama, neyse. Kalsın böyle iyi.