İsim: Haiena Yasei
Yaş: 18
Cinsiyet: Erkek
Boy: 185 cm
Kilo: 80 kg
Köy: Amegakure
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Portre
Görünüm:
Kişilik:
Dış görünüşünün tam aksi bir kişiliğe sahiptir. Pek güler yüzlü bir yapıya sahip olmasa da "insanlara" karşı daima iyi niyetli bir tutumu vardır. Fakat düşmanlarını "insan" olarak görmediği için onlar karşısında bu iyi niyeti yok olarak Yasei'nin bir şeytana dönüşmesine neden olabilir. Bu açıdan çift kişilikli biri olarak tanımlanabilir. Ancak bu çift kişilikliliği, psikolojik bir sorun olan "Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu", yani başka bir deyişle "Çift Kişilik Sendromu" olarak değil, kişiye göre gösterilen bir tutum olarak adlandırmak daha doğru olur. Ya da daha da basit bir tanımla alter-egolar arasındaki geçiş Yasei'nin kontrolü çerçevesinde gerçekleşir. Bir tabu ve marka hareket olarak güler yüzlü zamanlarında göğsündeki çift taraflı madalyonun gülümseyen tarafını, savaş anında ya da herhangi ciddileşmeye başladığı durumlarda ise madalyonun somurtan tarafını çevirir. Böbürlenme konusunda üstüne yoktur. Eşitlikçi insanların yanı sıra, o, kendini her şeyin üstünde tutar. Gizliliğe, saklılığa; gizlenmeye ve saklanmaya olan düşkünlüğü yüzünden ANBU mensuplarına ve onların tarzlarına karşı inanılmaz bir hayranlık duymaktadır ve kendini çevreye ispatlamanın yanı sıra en büyük hayallerinden biri de ANBU olmaktır.
Özgeçmiş:
Yağmursuz tek bir günün geçmediği Amegakure köyünde doğmuş, alkolik ve beş para etmez bir babadan başka birine sahip olmayan biridir Yasei. Babasına karşı duyulan en ufak bir saygının bile olmaması, işe yaramaz biri olarak bilinmesi ve adam yerine konulmaması kendisine de yansımıştır doğal olarak. Bu özellikler babadan oğla geçer ya sanki, neyse... İşte buydu Yasei'ye yönelik sorulan "Kim?" sorusunun cevabı. Yani insanların onun hakkında bildikleri bu doğrultudaydı en azından. Ancak gerçek farklı olmasa da, biraz daha detaylı ve daha komplike idi.
Yağmur, kan, çığlık, cansız bedenler... Bu üçünün birbiriyle seviştiği bir gecenin ürünüydü Yasei. Yağmur Ame'den geliyordu; hoş bir şeylerin yağmur yağmadığı bir zamanda gerçekleşmesi bir mucizeydi bu köyde. Kan, karanlığın içinden çıkıp gelirken, kendisiyle birlikte yanında getirdikleriydi. Çığlık, annesinin onu doğururken çektiği acıyı açığa vurma şekliydi. Cansız bedenler ise, annesi ve ikiz kardeşi... Evet, klişe bir masal gibi gelebilir ama Yasei'nin hikayesi tam da buydu. Doğarken annesinin karnında 9 ay boyunca yanından hiç ayrılmadığı kardeşini ve bizzat annesinin canını almıştı ufak şeytan. İşte ilk kez o zaman ölü bir, hayır iki bedene bu kadar yakın olmuş ve bir hayli yoğun miktardaki kanla banyo yapmıştı. Bunlar yüzündendi babasının ona katil, şeytan gibi lakaplar takması. Hatta kuruntulu babasının düşüncesine göre kırmızı bir saç rengine sahip olmasının nedeni de o doğarken dökülen kanlardı. Evet, belki ölü doğum bir insanı kendi evladından nefret ettirecek kadar büyük bir günah değildi; fakat sevdiği kadını da ellerinden almış olması akli dengesini bozmuş ve sağlıklı düşünmesini engellemişti yaşlı adamın.
İşte daha doğduğu o günden itibaren başlamıştı Yasei'nin laneti. Çoğu insan, "ondan kalan son yadigar" düşüncesiyle sahip çıkardı evladına, ama bu ruh hastası adam çareyi onu reddetmekte, kendini alkole vurmakta ve hayata karşı hiçbir beklenti taşımamakta bulmuştu; gerçek bir "çare" imiş gibi... Belki onu bir yadigar olarak gören bir babası yoktu ancak böyle düşünen, altın gibi bir kalbe sahip bir dayısı vardı. Babasının onu reddedişinden sonra dayısı sahip çıkmıştı ona, onu kardeşinden kalan bir yadigar gibi görerek. Hoş, onun masum olduğunu düşünen tek kişi dayısı değildi ya! Aksine onun suçlu olduğunu düşünen tek kişi babasıydı. Ya da baba figürü mü desek...? Bu baba figürü hariç, köydeki yaşayan ve olayın aslını bilen herkes, "Yeni doğmuş bir bebeğin günahı olmaz." felsefesini taşısa da bu ruh hastası adam kendi tabularını bir türlü yıkamıyor ve suçlayacak birini arıyor, sonucunda ise acizce kendi, öz oğlunu suçlu ilan ediyordu. Zavallı adam...
Gel gelelim, madalyonun bir de öbür yüzü vardı. Köy halkı onun her ne kadar masum olduğunu savunsa da, en nihayetinde işe yaramaz alkolik birinin oğlu olarak daima onu da işe yaramaz biri olarak görmüştü. Bir çoğu bu düşüncelerini açığa vurmasa da onların çocukları, çocuk aklı denilen beyin yapısı doğrultusunda sırf eğlenmek amacıyla bu durumunu yüzüne vurmuşlardı Yasei'nin. Bu da Yasei'yi çocuk yaşlarında gizlenmeye ve karanlığa itmişti. Bu karanlık hem fiziksel olarak içine çekildi karanlık köşesini, hem de ruhunu sarıp sarmalayan karanlığı ve yalnızlığı temsil ediyordu. Ama diyoruz ya: Çocuk aklı. Zamanla işe yaramaz bir alkoliğin oğlu olarak mimlenmiş Yasei'nin üzerindeki damga kalkmış ve onu karanlık köşesinden ayrılıp aydınlığa doğru yürümeye ikna etmişti. Her ne kadar biraz geç olsa da, en nihayetinde sosyolojik olarak normal denilebilecek bir varlık seviyesine gelmişti. Ama yine de gizlilik ve saklılığa olan aşkı hiç bir zaman son bulmamıştı. Belki de bu yüzdendi chuunin seviyesi eriştiğinde varlıklarından haberdar olacağı ANBU birliğine katılma arzusu. Onların tarzını ve yöntemini fazlasıyla benimseyecek ve orada olması gerektiğini hissedecekti. Ama şimdilik, henüz akademiye bile başlamamıştı bizim ufaklık.
Hani köy halkı, onun da babası gibi işe yaramaz olduğunu düşünmüştü demiştik ya; bu durum yalnızca dayısı üzerinde tam aksiydi. Başta babası olmak üzere tüm herkesin ondan umudu olmadığı zamanlarda dayısı onun bir gün çok iyi bir yere gelebileceğini düşünmüş ve umudundan vazgeçmemişti. İşte Yasei, ilk kez, dayısının bu tutumunu gördüğünde, bir evlatmış gibi, bir babaya sahipmiş gibi hissetmiş ve bu güvenin karşılığını vermeye yemin etmişti. Babası yüzünden yediği ön yargıları bir gün ortadan kaldıracak ve herkesin saygı duyduğu birisi olacaktı hayalinde. Bu doğrultuda köyünün ninja akademisine yazılmıştı genç Yasei. Akademi yıllarında içinde beslediği hırsın da yardımıyla genin seviyesine ulaşmış, bunu da chuunin seviyesi takip etmişti. Bu seviyeye ulaştığında, artık Amegakure'yi bir köyden ibaret olarak görmekten çıkmış ve daha detaylı düşünmeye başlamıştı. Köydeki hiyerarşik sıra, köyün işleyiş sistemi, köy birlikleri ve daha birçok şeyi öğrenmesi, bu detayları görmesinde yardımcı olmuştu Yasei'ye. İşte bu andan sonra içinde önemli bir noktaya sahip olmuştu, az önce bahsettiğimiz ANBU olma isteği. Artık hayatında belirlediği iki odak noktası vardı; babasının üzerinde bıraktığı mimi ve laneti kaldırmak ve ANBU birliğine katılmak.
Amaç:
Kayda değer derecede büyük başarılar göstererek babası yüzünden içinde bulunduğunu hissettiği eziklik duygusundan kurtulmak ve ANBU birliğine katılmak.
Profil
Güç: 2
Çeviklik: 2
Kondisyon: 2
Potansiyel: 4
Varlık: 10
Zeka: 10
